- çarpma
isim Çarpmak işi"Ayşe'nin yüreği daha hızlı çarpmaya başladı." - Ö. Seyfettin
- vuruş
isim Vurma işi"Bazen kalbinin hafif ve sık çarpıntıları arasında ansızın tokmak gibi vuruşlar var." - P. Safa
- inme
isim İnmek işi"Büzülüp kaldığım köşede sabahın bir an evvel olmasını, güneşin bir saat evvel arza inmesini bekliyorum." - E. İ. Benice
- elektrik çarpması
isim Canlının akım geçen tele dokunması sonunda şiddetle sarsılması
- sarsıntı
isim Sarsılma işi, birden sallanma"Her sarsıntıda, önümdeki yeldirmeli kadın şikâyet ediyor." - B. Felek
- şok
isim Ani bir değişiklik sonucunda ortaya çıkan şaşkınlık"Sinan, şoka uğramış bir hâlde soruyor." - A. Ümit
- Darbe
Askerî darbe, bir ülkede silahlı kuvvetler mensuplarının silah zoru ile ülke yönetimine el koyması. Hükûmetlerin, ekonomik ve sosyal sorunları çözmekte başarısız oldukları iddiası, cuntacılar tarafından askeri darbelerin başlıca sebebi olarak gösterilir.[1] Zaman zaman ordu tarafından hükûmetlere verilen muhtıralar da darbe benzeri sonuçlar doğurabilir.Darbeciler genellikle ordunun yapacakları eyleme karşı tarafsız kalmasını fırsat bilerek iktidarı ele geçirerek, lideri devirir; radyo, TV gibi iletişim kanallarını işgal ederek hükûmet daireleri üzerinde otorite kurar; elektrik santralleri gibi temel altyapı tesislerini ve birçok kurumu kontrol altına alır.
- sarsmak
-i Birdenbire ve güçle kımıldatmak, sallamak, oynatmak, titretmek"Kalkın bakalım diye çocukların karyolalarını sarsıyorlardı." - Ç. Altan
- utanmak
nsz Onursuz sayılacak veya gülünç olacak bir duruma düşmekten üzüntü duymak, mahcup olmak"Düğün sofrasında kendisinden başka böyle çatal tutanı göremeyince pek utandı." - A. Gündüz
- çarpmak
-e Hızla değmek, vurmak"Eşiği aştım, içeri girdim, ortada duran uzun bir masaya çarptım." - A. Kutlu
- demet
isim Bağlanarak oluşturulmuş deste, bağlam"Çiçeklikten bir demet maydanoz yolup geldi, sofradaki barbunya pilakisinin üstüne doğradı." - İ. Aral
- iğrendirmek
-i İğrenmesine yol açmak"Bazen genç, güzel, bazen insanı ürkütecek, iğrendirecek kadar çirkin kadın..." - S. F. Abasıyanık
- sarsma
isim Sarsmak işi
- donakalmak
nsz Şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek"Kaşlarını kaldırarak kafasını salladığı saniye donakalmıştım." - S. M. Alus
- sadme
isim Çarpışma, tokuşma, vurma
- travma
isim, ruh bilimi Sarsıntı
- şoke etmek
- şok etmek
- muteessir etmek
- şiddetle çarpmak
- aşırı derecede üzulmek
- elektrik akımına çaptırmak
- sarsma sarsıntı
- saçları fırça gibi
- tahıl balyaları, demet yığını, gür ve karmakarışık saç, darbe, vuruş, çarpma, sarsma, sarsıntı, çıngı çarpması, şok, çok sarsmak, çok şaşırtmak, şok etmek, sarsmak, şiddetle çarpmak
- taranmamış kabarık saç
- çok acımak