- parlama
isim Parlamak işi"Abdi Bey'in sabırsız, çabuk parlamaya yatkın mizacına karısının tevekkülü ve sakinliği fena hâlde batıyor." - A. İlhan
- olağanüstü
sıfat Alışılmıştan, benzerlerinden farklı olan, fevkalade"Bazı kentlerin, insanın üstünde olağanüstü bir etkisi oluyor." - H. E. Adıvar
- fevkalade
sıfat Alışılmış olandan ayrı, olağanüstü, beklenmedik, görülmedik, işitilmedik"Eserin aslına fevkalade sadakat gösterilmiş olması da ayrıca kayda şayandır." - A. H. Çelebi
- parlak
sıfat Parlayan, ışıldayan"Siyah, çıplak dallarda henüz kuruyamayan su damlaları parlak, mavi birer boncuk gibi parlıyordu." - H. E. Adıvar
- ışıldak
isim Karanlıkta bir hedefi aydınlatmak için kullanılan dar, uzun bir ışın demeti çıkaran ışık kaynağı, projektör"Çamlıca sırtlarında iki uçaksavar ışıldağı karanlık gökyüzünü tarıyorlardı." - H. Taner
- parıltılı
sıfat Parlaklığı olan, parıldayan, ışıltılı, yalabık"Nihayet yuvanın girişine şan ve şatafat sağlamak üzere oraya parıltılı taşlar ve midye kabukları diziyormuş." - İ. Özel
- ışıltılı
sıfat Işıltısı olan, ışıltı yapan"Bulutun ardından yine ışıltılı bir gece yarısı çıkıp gelmişti." - B. Günel
- parlak, ışıltılı, parıltılı
- parıldayarak
- parıldayarak.
- shining
- üstün. shiningly ışıldayarak