- el koymak
bir yolsuzluğu ortaya çıkarmak, incelemek, vaziyet etmek"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba
- ayırmak
-i, -e Bölmek"Elmayı dörde ayırmak."
- müsadere
isim, hukuk Zor alım
- haczetmek
-i, hukuk Bir alacağın ödenmesi için borçlunun geçim ve mesleğinde gerekli olan şeyler dışında kalan para, aylık veya malına icra dairesi el koymak
- inziva
isim Toplum hayatından kaçıp tek başına yaşama"Yalnızlık, huzur ve inziva arayanlar buralara gelmeli." - E. İ. Benice
- el koyma
Ziraat (Tarım), Bir malın devletçe sahibinin elinden zorla alınması, müsadere.
- tecrit etmek
herkesten veya her şeyden ayırmak, bir kenara koymak
- ayırmak, tecrit etmek, haczetmek, el koymak
- kamulaştırmak. sequestra'tion zapt
- köşeye çekilme
- köşeye çekilme.
- müsadere etmek. sequester oneself tenha bir yere çekilmek. sequestrate el koymak