- sevk etmek
göndermek, götürmek"Sevk gününü, raporun ismini, uğrayacağı limanları yazdım." - R. H. Karay
- bahsetmek
-den Bir konu üzerinde söz söylemek, konuşmak"Annesine eziyet ettiğine inandığı babasından fazla bahsetmek istemediğini sezdim." - A. Kabaklı
- fırlatmak
-i Hızla atmak, bulunduğu yerden dışarı atmak"Kalemi kâğıdı fırlatıp yatağıma koştum." - A. Kabaklı
- etmek
nsz Bir işi yapmak"Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu." - H. Taner
- sunmak
-i, -e Bir büyüğe veya nezaket gereğince bir kimseye bir şeyi vermek, arz etmek, yollamak, göndermek, takdim etmek"Bu küçük hadiseyi devlet adamlarımıza bir müşahede olarak sunuyorum." - B. Felek
- atmak
-i, -e Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak"Taşı suya atmak."
- göndermek
-i, -e Bir yere doğru yola çıkarmak, yollamak, ulaşmasını, gitmesini sağlamak, irsal etmek"Hepimizi esir edip Malta'ya gönderecekleri ağızlarda dolaşıyordu." - H. E. Adıvar
- yollamak
-i, -e Göndermek"Hekim hademeleri aşağıya yolladı." - M. Ş. Esendal
- dağıtmak
-i Toplu durumda bulunanları birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmak"Düşman ordusunu çil yavrusu gibi dağıtırlardı." - Y. K. Beyatlı
- sağlamak
-i Bir işin olması için gerekli durumu, şartları hazırlamak, temin etmek"Süngerciler altı aylık kumanyalarını sağlamak için boğazlarına dek borçlandılar." - Halikarnas Balıkçısı
- neşretmek
-i Yaymak, dağıtmak, saçmak
- uğurlamak
-i Gideni esenlik ve sevgi dilekleriyle geçirmek, yolcu etmek, teşyi etmek"Ev sahibi onları uğurladıktan sonra döndü." - T. Buğra
- postalamak
-i Postaya vermek
- çağırtmak
-i, -e Çağırma işini yaptırmak"Ertesi sabah tutukluyu huzuruna çağırtıp ona düşüncesini söylediğinde hiç beklemediği bir karşılık aldı." - İ. O. Anar
- arzetmek
- göndermek, yollamak, etmek, -e çevirmek,
- dalga itilimi
- dalga kuvveti
- dışarı göndermek