- ışıldamak
nsz Titrek, parlak bir ışık saçmak, parıldamak"Kızın yolunu beklerken karardıklarını, gölgelendiklerini, sonra kız gelince sevinçle ışıldadıklarını görmüştü." - N. Cumalı
- parıldamak
nsz Işık saçmak, parlamak"Suların kenarında Sarayburnu içli, hisli ve sırlı bir nur içinde parıldar." - A. Ş. Hisar
- parıldama
isim Parıldamak işi"Tek tük ışıklar pırıldamaya başlamıştır." - E. M. Karakurt
- kıvılcımlar saçmak
- yıldız gibi pırıldamak
- canlı bir şekilde konuşmak. scintilla'tion kıvılcımlar saçma
- parı1damak
- titreşerek parıldamak, kıvılcım saçmak, ışıldamak
- ışıldama. scintillation counter radyoaktif cisim parıltılarını tespit eden alet.