- ders
isim Öğretmenin öğrenciye belirli bir sürede verdiği bilgi"Mektepten kaçmıyor, bazı derslerden zevk alıp saatlerce çalıştığım oluyordu." - S. F. Abasıyanık
- mektep
isim Okul"Atatürk'ün hemen herkesin gördüğü, mektep kitaplarına kadar geçmiş bir fotoğrafı vardır." - A. H. Tanpınar
- ders vermek
öğretmek, yetiştirmek"Mektepten kaçmıyor, bazı derslerden zevk alıp saatlerce çalıştığım oluyordu." - S. F. Abasıyanık
- okul
isim Her türlü eğitim ve öğretimin toplu olarak yapıldığı yer, mektep"Ayça okulla ilgili bir şeyler anlatıyor, yarım yamalak duyuyorum." - A. Ümit
- üniversite
isim Bilimsel özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip, yüksek düzeyde eğitim, öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan fakülte, enstitü, yüksekokul vb. kuruluş ve birimlerden oluşan öğretim kurumu, darülfünun"Avrupa'nın meşhur üniversitelerini sayar mı
- tarz
isim Özel oluş veya davranış biçimi, üslup, stil, janr"Annesi o tarz yaşayıştan hoşlanır mı?" - A. M. Dranas
- eğitmek
-i Birinin akla uygun, fiziksel ve moral gelişmesi üzerine etki yaparak çeşitli davranış yatkınlıkları, bilgi ve görgü aşılayarak önceden tespit edilmiş amaçlara göre onun belirli bir yönde gelişmesini sağlamak, terbiye etmek"Çocukları eğitmek."
- terbiye etmek
eğitmek"Hepsi de karşılıklı bir iyilik ve bir terbiyeden istifade etmekteydiler." - A. Ş. Hisar
- yetiştirmek
-i, -e Birini, bir şeyi gitmekte veya gitmek üzere olan bir kimse veya şeye ulaştırmak, ulaşmasını sağlamak
- sürü
isim Evcil hayvanlar topluluğu"Karşıki yamaçların sırtında kısrak sürüleri çanlarını sallayarak otluyordu." - R. H. Karay
- alıştırmak
-i Alışmasına yol açmak
- fakülte
isim Bir üniversitenin, öğrenim alanı veya uzmanlık konusu bakımından ayrılmış kollarından her biri"Bir ev hizmetçisi azıcık dişini sıkınca çocuğunu fakülteye gönderebiliyor." - Ç. Altan
- öğretmek
-i, -e Bir kimseye bir konuda bilgi ve beceri kazandırmak"Böyle görünmesini öğretmişler, sağlam bir terbiye almış." - R. H. Karay
- ekol
isim Bir bilim ve sanat kolunda ayrı nitelik ve özellikleri bulunan yöntem veya akım, okul"Bizim ekolü biraz tetkik etmiş olsaydınız daha rahat anlaşırdık." - P. Safa
- okutmak
-i Okumasını, öğrenim görmesini sağlamak"Babamın beni büyük kentte okutacak parası olmadığı için öğretmen olmuştum." - N. Meriç
- balık sürüsü
- okul binası
- okula göndermek
- okul, ekol, bilimyurdu, birdem, öğretmek, yetiştirmek, eğitmek, balık sürüsü
- sürü halinde yüzmek