- iflas
isim, ticaret Borçlarını ödeyemediği mahkeme kararı ile tespit ve ilan olunan iş adamının durumu, batkı, batkınlık, müflislik"Her gün küçük tüccarlardan birisi iflasa sürükleniyordu." - N. Cumalı
- çöküntü
isim Çökme
- yok etmek
ortadan kaldırmak, ifna etmek, izale etmek
- afet
isim Çeşitli doğa olaylarının sebep olduğu yıkım"O yıl su baskınları bir afet gibiydi."
- altüst etmek
alt yüzünü üst yüzüne getirmek
- yıkık
sıfat Yıkılmış olan, harap, viran"Yıkık evlerin boş kalmış pencerelerinden arkadaki yıldızlar görülüyordu." - H. S. Tanrıöver
- bozmak
-i Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek"Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor."
- mahvetmek
-i Yok etmek
- yıkmak
-i Kurulu bir şeyi parçalayarak dağıtmak, bozmak, tahrip etmek"Yangın yarım saatin içinde her yeri sardı, uğruna gelen ne varsa yaktı, yıktı." - M. Ş. Esendal
- indirmek
-i Yüksekten, sarp ve kötü yerden veya yukarıdan aşağıya inmesini sağlamak"Zeynep'i o sel yatağından, yağdan kıl çeker gibi indirdi." - Y. Kemal
- kalıntı
isim Artıp kalan şey, bakiye
- düşürmek
-e Düşmesine yol açmak, düşmesine sebep olmak"Ben şimdi buracıkta tarağımı düşürmüşüm, gördünüz mü?" - O. C. Kaygılı
- viran
sıfat Yıkık, harap"İleriye baktı, harabe. Şu tarafa baktı, viran bir kemer." - A. Gündüz
- batma
isim Batmak işi
- yıkılma
isim Yıkılmak işi"Duvarın yıkılması epey zaman aldı." - İ. O. Anar
- yıkılış
isim Yıkılma işi"Alman denizinden Türk denizine doğru bir yıkılış, büyük bir yıkılış vardı." - F. R. Atay
- çökme
isim Çökmek işi
- batış
isim Batma işi"Gün batışını gördün ya, öyleyse doğuşu da seyret." - A. Kabaklı
- batırmak
-i, -e Bir şeyin sıvı veya yumuşak bir maddenin içine gömülmesine yol açmak, batmasını sağlamak"Yumuşak lifi alarak kurnaya batırdı." - C. Uçuk
- harap
sıfat Bayındırlığı kalmamış, yıkılacak duruma gelmiş, yıkkın, viran"Mezarlığın ortasında altı adet mermer sütunlu harap bir kümbet göze çarpar." - S. M. Alus
- helâk
Kur’an-ı Kerim, Ölme, öldürme, yok etme, yok olma. Bitkin bir duruma gelme veya getirme.
- ihlâl etmek
Hukuk, Zarar vermek; zedelemek; dokunmak; hakkını zedelemek; çiğnemek; bozmak
- harap etmek
harap duruma getirmek"Mezarlığın ortasında altı adet mermer sütunlu harap bir kümbet göze çarpar." - S. M. Alus
- harabiyet
isim Haraplık"Beyin korteksinin harabiyeti sonucu bir olguyla karşı karşıya imişiz." - T. Dursun K
- yıkım
isim Yıkma işi
- enkaz
isim Yıkıntı, döküntü, çöküntü"Köprünün enkazını ne yaptınız Allah aşkına?" - A. Kulin
- perişan etmek
dağıtmak, düzenini bozmak"Ne kadar toplasan perişandır / Toplanır saçlarım dağılmak için" - C. Şehabettin
- tahrip
isim Yıkma, kırıp dökme, harap etme, bozma"Ormanları beyhude yere kesilmekten, tahripten kurtaracağım." - S. F. Abasıyanık
- harabe
isim Yıkılmış veya yıkılmaya yüz tutmuş yapı, yıkı"Cadde açılmadan evvel mutabıklarının harabeleriyle henüz bir duvarı duruyordu." - A. H. Çelebi
- virane
isim Yıkılmış veya çok harap olmuş yapı"Viranede oynayan çocukların sesleri gittikçe azalıyor." - P. Safa
- yıkıntı
isim Yıkılma, yıkım, mahvolma
- ören
isim Kalıntı
- perişanlık
isim Perişan olma durumu"Lepiska saçlarına amiyane bir perişanlık gelmişti." - Y. K. Karaosmanoğlu
- harabat
isim Yıkıntılar, harabeler, viraneler
- yıkkın
sıfat Harap
- iflâs ettirmek
- harap olma
- viran etmek
- harabe yıkım perişanlık
- iğfal etmek. be the ruin of birinin mahvına sebep olmak. in ruins harap
- yıkkın.
- yıkılma, yıkım, yıkılış, ören, yıkıntı, harabe, kalıntı, batkı, batma, iflas, ç.enkaz, mahvetmek, harab etmek