- kırışık
sıfat Kırışmış olan"Söz tiyatroya gelince bu yaşlı sanatkârın kırışık yüzü birdenbire canlandı." - P. Safa
- izdiham
isim Aşırı kalabalık, yığılma"Tıbbiyeli uzaklaşır fakat o izdiham içinde kızın teyzesi kaybolur." - P. Safa
- buruşmak
nsz Düzgünlüğü bozulmak, üzerinde kırışık ve katlamalar oluşmak"Daralmış, buruşmuş sof ceketi, uzamış sakalıyla işportacı Yahudilere dönmüş." - R. N. Güntekin
- buruşturmak
-i Buruşuk duruma getirmek"Az kalsın açmadan onu da buruşturup atacaktı." - O. Aysu
- kırıştırmak
-i Kırışmasına sebep olmak
- örselemek
-i Yıpratmak, eskitmek, hırpalamak, zedelemek"Geçen zaman beni örseledi." - R. Mağden
- buruşukluk
isim Buruşuk olma durumu
- örselenmek
nsz Örseleme işine konu olmak"Örselenir, zedelenir ne kadar kollasan / Bu büyülü nakışlar bir tutam toz olacak" - B. Necatigil
- halk yığını
- kırışık.
- kırışıklık,
- I. kalabalık
- izdiham.