- dolaşmak
nsz Gezmek, gezinmek"Büsbütün gece kapanmadan şehri biraz dolaşmak istedik." - H. S. Tanrıöver
- gezinmek
nsz Eğlenmek, vakit geçirmek için gezmek, dolaşmak, seyran etmek"Başı bir düşünceyle ağırlaşmış gibi öne düşük, elleri cebinde, geziniyordu." - P. Safa
- taramak
-i Bir şeyin tellerini birbirinden ayırıp karışıklığını gidermek"Anası sabaha kadar saçlarını tarıyor, düşünüyor, ürküyordu." - Y. Kemal
- avare dolaşmak
işsiz güçsüz, başıboş, aylak dolaşmak"Daha ne kadar sürdürebilecekti bu avare yaşamını?" - A. Kulin
- dolaşan
- yarı bükülmüş iplik
- dolaşmak, gezmek,
- avare dolaşma. rov'ing gezici
- dolaşan.
- göz veya delikten geçirmek
- ipliği çekip hafifçe bükmek. rov'ing ipliği çekip hafifçe bükme
- yarı bükülmüş iplik.