- olağan
sıfat Sık sık olan, olagelen, doğal, tabii, olmadık karşıtı"Dilimizi doğru yazmak, doğru konuşmak olağan değil ulusal bir görevdir." - T. Buğra
- yordam
isim Yatkınlık, alışkanlık, yeti, meleke"Bu bakış o beyaz pencereyi, bu bakış o fukara kapıyı gönül yordamıyla arıyordu." - Halikarnas Balıkçısı
- tekdüze
sıfat Değişmeksizin, düzenli, aynı biçimde tekrarlanan, sürüp giden, tek örnek, muttarit, yeknesak, monoton"Yazıcı, tekdüze bir sesle çabuk çabuk okuyordu." - Y. Atılgan
- düzenli
sıfat Düzeni olan, yerli yerinde, kararlı, tertipli, muntazam"Hele, düzenli giyim diye bir dertleri hiç yoktur." - S. Ayverdi
- program
isim İzlence"Ne yapacaksa yapmadan kurar hatta programını yanındakilere de söylerdi." - Ö. Seyfettin
- usul
isim Kökler, asıllar
- usul
isim Bir amaca erişmek için izlenen düzenli yol, tutulan yol, yöntem, tarz"Kendine baktırmak için güzel usul doğrusu." - H. Taner
- usul
zarf Alçak sesle"Ala gözlü benli dilber / Usul söyle söz ederler" - Karacaoğlan
- adet
isim, matematik Sayı"İşe giren kadınların adedi günden güne çoğalıyor." - N. Hikmet
- sıkıcı
sıfat İç sıkan, can sıkan, tedirgin eden"Etrafında her şey ona sıkıcı ve manasız geliyor." - H. Taner
- sıradan
sıfat Bayağı"Bir hafta sonra ölü bulunmuştu evinde, basit bir dalgınlık, sıradan bir elektrik kaçağı." - E. Şafak
- alışılmış
sıfat Her zamanki, mutat"Yayımcılar, kazanç amacıyla alışılmış yapıtlar sunarlar okuyucuya." - N. Cumalı
- alışkanlık
isim Bir şeye alışmış olma durumu, alışkınlık, alışmışlık, alışkı, itiyat, huy, meleke, ünsiyet, yordam"Yılların verdiği alışkanlıkla, kendimden emin konuşuyorum." - A. Ümit
- görenek
isim, toplum bilimi Bir şeyi eskiden beri görüldüğü gibi yapma alışkanlığı, âdet"Muhitin ve göreneğin şımarttığı bu kız beni de tahrik ederse ne yapacaktım?" - A. Gündüz
- iş programı
Ziraat (Tarım), Belli bir zaman dilimi için yapılacak olan faaliyetlerin önceden belirlenmesi.
- rutin
sıfat Sıradanlık, çeşitlilik göstermeyen, alışılagelmiş düzen içinde yapılan
- her günkü
- alışılagelmiş şekilde
- routin olarak
- âdetler gereği
- alışılmış çalışma yöntemi, görenek, adet, usul, alışkanlık haline gelmiş şey, alışılagelen, alışılmış, her zamanki
- alışılmış.
- şartların gerektirdiği alışılmış iş veya hareket yöntemi