- ayıp
isim Toplumun ahlak kurallarına aykırı olan, utanılacak durum veya davranış"Bu ayıbı işleyenlerle birlik olmayı bir türlü kibrime yediremiyorum." - Y. K. Karaosmanoğlu
- azar
isim Paylama
- iftira etmek
bir suçu birinin üzerine atmak, kara çalmak, kara sürmek"Kaynağını iftiradan ve yalandan alır." - N. Hikmet
- kınama
isim Kınamak işi, ayıplama, takbih
- Ar
isim 100 m² değerinde yüzey ölçü birimi"Bir ar, kenarı on metre olan bir karenin alanıdır."
- suçlamak
-i, -le Bir kimsenin herhangi bir suç işlediğini öne sürmek, itham etmek"Dikkatle yüzüne bakıyorum ama beni suçladığına ilişkin hiçbir belirti göremiyorum." - A. Ümit
- suçlama
isim Suçlamak işi, itham"Şimdi, ikisinin suçlamalarını göğüslemeye çalışıyordum." - A. Ağaoğlu
- ayıplamak
-i Kınamak"Ayıplama kardeş, üç gündür lakırtı orucundayım." - H. R. Gürpınar
- azarlamak
-i Kırıcı ve sert söz söylemek, paylamak, tekdir etmek
- ayıplama
isim Kınama"Bu keşiften hoşnutluğumu gizleyebildiğim kadar gizleyip sözüm ona bir ayıplamayla homurdanıyorum." - A. Ağaoğlu
- kınamak
-i Yapılan bir işin kötü olduğunu belirtir bir biçimde söz söylemek, ayıplamak, takbih etmek"Kınamazlar güzel sevse yiğidi / Güzel sevmek koç yiğide ar değil" - Karacaoğlan
- leke
isim Kirliliği gösteren iz"Adi madenî kol düğmeleri bunları yeşilimtırak bir leke ile kirletirdi." - A. Ş. Hisar
- rezalet
isim Toplumun duygularını inciten olay veya durum, kepazelik, maskaralık, rezillik"Trafik düzeni rezalettir günden güne." - N. Cumalı
- paylamak
-i Birine kusurundan ötürü sert sözler söylemek, azarlamak"Görümcesi onu paylıyor, o ise Kutlu'nun yüzüne bakıyordu, duymamacasına." - N. Araz
- sitem
isim Bir kimseye, yaptığı bir hareketin veya söylediği sözün üzüntü, alınganlık, kırgınlık vb. duygular uyandırdığını öfkelenmeden belirtme"Millî Mücadele'nin başından o güne kadar Atatürk'ün en hafif bir sitemine uğramamıştım." - Y. K. Karaosmanoğlu
- sitem etmek
bir kimseye üzüldüğünü, kırıldığını öfkelenmeden belirtmek"Millî Mücadele'nin başından o güne kadar Atatürk'ün en hafif bir sitemine uğramamıştım." - Y. K. Karaosmanoğlu
- serzeniş
isim Yakınma"Nihayet uzun uzun münakaşalardan, serzenişlerden, çekişmelerden sonra Seyfi, kadını ikna ediyor." - E. M. Karakurt
- serzeniş etmek
yakınmak"Nihayet uzun uzun münakaşalardan, serzenişlerden, çekişmelerden sonra Seyfi, kadını ikna ediyor." - E. M. Karakurt
- azar, tekdir, serzeniş, sitem, kınama, suçlama, leke, yüzkarası, sitem etmek, serzenişte bulunmak, abırlamak, ayıplamak
- serzenişe lâyık