- şikâyet etmek
birinin yaptığı yanlış bir iş veya davranışı ilgili makama veya daha üst makamdakine bildirmek"Vali ne yapsa hâkim onu imzalar ve hiçbir şikâyet mevzusu duyulmazmış." - A. Ş. Hisar
- azarlamak
-i Kırıcı ve sert söz söylemek, paylamak, tekdir etmek
- itiraz etmek
bir düşünce veya kararı benimsemeyerek karşı çıkmak, karşı çıkmak"Benim bunlara itirazım yoktu. Tek itirazım, annemin oynamaya kaldırılmasıydı." - A. Kutlu
- uyarmak
-i Bir kimseye bir davranışta bulunmasını veya bulunmamasını söylemek, ikaz etmek"Mustafa Kemal Paşa gittikten sonra gelen mebuslar beni uyarıyorlardı." - F. R. Atay
- ihtar etmek
hatırlatmak, uyarmak, dikkatini çekmek"Karısının bu ikinci ihtarı ile biraz bozulan adam salıncaktan atladı." - O. C. Kaygılı
- paylamak
-i Birine kusurundan ötürü sert sözler söylemek, azarlamak"Görümcesi onu paylıyor, o ise Kutlu'nun yüzüne bakıyordu, duymamacasına." - N. Araz
- sitem etmek
bir kimseye üzüldüğünü, kırıldığını öfkelenmeden belirtmek"Millî Mücadele'nin başından o güne kadar Atatürk'ün en hafif bir sitemine uğramamıştım." - Y. K. Karaosmanoğlu
- serzeniş etmek
yakınmak"Nihayet uzun uzun münakaşalardan, serzenişlerden, çekişmelerden sonra Seyfi, kadını ikna ediyor." - E. M. Karakurt
- protesto etmek
itiraz etmek, reddetmek
- protesto eden kimse.
- protesto etmek. remonstra'tion protesto. remonstrative protesto kabilinden. remonstrator şikâyetçi kimse
- yakınmak, şikâyet etmek, karşı çıkmak, itiraz etmek