- uzak durmak
yaklaşmamak, karışmamak"Muallâ, uzaklardan bir ses duyar gibi oldu." - P. Safa
- kendini tutmak
kendine hâkim olmak"Ankara Palas'ta kendisine dörtte üç oranında indirim yapılırdı." - Ç. Altan
- kaçınmak
-den Herhangi bir işi yapmaktan veya özverili davranmaktan geri durmak, imtina etmek"Dargın çıkan sesinde bir şeyden kaçınan, lüzumsuz bir sakınca anlamı sezdi." - H. E. Adıvar
- çekinmek
-den Saygı, korku, utanma vb. duygularla bir şeyi yapmak istememek, kaçınmak"Karşı karşıya oturup yalnız kaldığımız zaman göz göze gelmekten çekindiğini de hissettim." - P. Safa
- sakınmak
-i, -den Herhangi bir korku veya düşünce ile bir şeyi yapmaktan uzak durmak, içtinap etmek"Bıçak kemiğe dayandı mı başkaldırır, canını sakınmaz, hakkını ister." - A. Ağaoğlu
- nakarat
isim, müzik Bir şarkıda her kıtadan sonra tekrarlanan ve bestesi değişmeyen parça, kavuştak"Şirket vapurları, bir şarkının nakaratı gibi ikide bir geçerlerdi." - A. Ş. Hisar
- kavuştak
isim, edebiyat Nakarat
- sakınmak.
- şarkı nakaratı
- bir şey yapmaktan çekinmek
- from ile kendini zaptedip çekmek
- nakarat nağmesi
- nakarat nağmesi.
- çekinmek sakınmak
- özünü tutmak, kaçınmak, çekinmek, sakınmak, nakarat