- yerle bir etmek
temeline kadar yok etmek, tahrip etmek"İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?" - M. Ş. Esendal
- bozmak
-i Bir şeyi kendisinden beklenilen işi yapamayacak duruma getirmek"Bu iki radyo istasyonu birbirini bozuyor."
- yağmalamak
-i Yağma etmek
- yıkmak
-i Kurulu bir şeyi parçalayarak dağıtmak, bozmak, tahrip etmek"Yangın yarım saatin içinde her yeri sardı, uğruna gelen ne varsa yaktı, yıktı." - M. Ş. Esendal
- tahrip etmek
yıkmak, kırıp dökmek, bozmak"Ormanları beyhude yere kesilmekten, tahripten kurtaracağım." - S. F. Abasıyanık
- yakıp yıkmak
çok büyük zarar vermek, harap etmek"Kendi sigarası için yaktığı kibriti bana uzattı." - F. R. Atay
- hasar
isim Herhangi bir olayın yol açtığı kırılma, dökülme, yıkılma gibi zarar"Yağmur yollarda hasara yol açtı."
- tahribat
isim Yıkıp bozma, harap etme
- harap etmek
harap duruma getirmek"Mezarlığın ortasında altı adet mermer sütunlu harap bir kümbet göze çarpar." - S. M. Alus
- harabiyet
isim Haraplık"Beyin korteksinin harabiyeti sonucu bir olguyla karşı karşıya imişiz." - T. Dursun K
- yıkım
isim Yıkma işi
- tahrip
isim Yıkma, kırıp dökme, harap etme, bozma"Ormanları beyhude yere kesilmekten, tahripten kurtaracağım." - S. F. Abasıyanık
- kırıp geçirmek
yakıp yıkarak, öldürerek, baskı veya etki yaparak büyük zarar vermek"Taşları kırmak. Bardağı kırmak."
- harap etme
- mahvetmek, kırıp geçirmek, yağmalamak, soymak