- vermek
-i, -e Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek"Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." - Ö. Seyfettin
- çıkarmak
-den Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- iptal etmek
kullanıştan kaldırmak
- harcamak
-i Bir iş görmek veya bir şey satın almak için parayı elden çıkarmak, sarf etmek"İki maaşımı hastalığına harcadığım talebe, sonbaharla beraber ölmüştü." - S. F. Abasıyanık
- silmek
-i Bir şeyin ıslaklığını gidererek kuru duruma getirmek"Terlemiş gibi alnını elinin tersiyle sildi." - Ö. Seyfettin
- üretmek
nsz Aynı türden canlıları çoğaltmak"Minnacık bir kir, olduğu yerde durmuyor, dakikada üçe beşe katlanarak çoğalan mikroplar üretiyordu." - E. Şafak
- söndürmek
-i Ateş ve ışığın yanmasına, aydınlatmasına son vermek"Parmağının ucuna kadar gelen alevi yere atıyor, terliğiyle basarak söndürüyor." - P. Safa
- söndürmek, öçürmek, üzmek, rahatsız etmek, darıltmak