- ceza vermek
cezalandırmak"O, olası ihanetim için cezalardan ceza beğenirken, ben de elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyordum." - E. Şafak
- dövmek
-i Tokat, yumruk, tekme vurarak canını acıtmak"Harp Divanına vermeden önce şurada kemiklerini kırıncaya kadar bir dövsem!" - H. E. Adıvar
- azarlamak
-i Kırıcı ve sert söz söylemek, paylamak, tekdir etmek
- zorluk
isim Sıkıntı veya güçlükle yapılma durumu, zor olma, güçlük, zahmet"Seyfi, zorluk karşısında kalırsa birini yakalayıp silah atmadan buraya dönecek." - S. Kocagöz
- yola getirmek
birinin bir konudaki ters tutumunu düzeltmek
- cefa
isim Zulüm"Esirlikte ve cefada, millet ruhunu tavlandıran bir sır olduğuna o akşam inandım." - R. E. Ünaydın
- cezalandırmak
-i Bir kimseye veya varlığa ceza vermek"Meğer bizim Abdullah ve kardeşi et çalan bir kediyi cezalandırmak istemişler." - F. R. Atay
- tekdir etmek
azarlamak, paylamak
- tekdir
isim Azarlama, paylama
- eziyet
isim Zulüm
- eziyet vermek
zahmet çektirmek
- eziyet.
- ıstırap çektirmek
- şiddetle dövmek
- cezalandırmak, kötü biçimde dövmek, hırpalamak, katlamak
- cezaya layık. punishment ceza