- koruma
isim Korumak işi"Bütün oba sevdalıları korumanın sevinci, övüncü içindeydi." - Y. Kemal
- müdafaa
isim Savunma, koruma"Bu kuyruk acısıyla kendilerini müdafaaya kalkıştılar." - A. H. Çelebi
- almak
-i Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
- himaye etmek
korumak, kayırmak, gözetmek"Henüz ana himayesine ne kadar muhtaç olduğunu görüyorum." - Y. Z. Ortaç
- gözetmek
-i Korumak, bakmak, özen göstermek, himaye etmek"Büyük kardeşler küçükleri gözetir."
- saklamak
-i Elinde bulundurmak, tutmak"Sarayın sükûnu bir kederli muammayı saklar gibi ağırdı." - İ. A. Gövsa
- muhafaza
isim Koruma, saklama, korunum"Zamanımızda kıymetli şeylerin muhafazası güçleşti." - B. Felek
- korumak
-i, -den Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek"Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur." - O. S. Orhon
- savunmak
-i Herhangi bir saldırıya karşı koymak, saldırıya karşı korumak, müdafaa etmek
- muhafaza etmek
korumak, saklamak"Zamanımızda kıymetli şeylerin muhafazası güçleşti." - B. Felek
- esirgemek
-i, -den Korumak, himaye etmek, vikaye etmek"Senin genç, temiz ve fedakâr ruhunu bu felaketten esirgemek isterim." - H. C. Yalçın
- ayakta tutmak
oturtmak gerekirken oturtmamak"Kahvelerimizi ayakta içtik." - A. Gündüz
- kabul etmek
- korumak, yabancı mala yüksek gümrük koyarak yerli malı korumak