- saklamak
-i Elinde bulundurmak, tutmak"Sarayın sükûnu bir kederli muammayı saklar gibi ağırdı." - İ. A. Gövsa
- konserve
sıfat Isı ile sterilize edilerek uzun zaman saklanabilecek biçimde kutulanmış (yiyecek)"Konserve balık."
- şekerleme
isim Şekerlemek işi
- korumak
-i, -den Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek"Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur." - O. S. Orhon
- devam ettirmek
başlanmış bir işi sürdürmek
- sürdürmek
-i Sürme işini yaptırmak"Parmaklıklara boya sürdürdü."
- muhafaza etmek
korumak, saklamak"Zamanımızda kıymetli şeylerin muhafazası güçleşti." - B. Felek
- esirgemek
-i, -den Korumak, himaye etmek, vikaye etmek"Senin genç, temiz ve fedakâr ruhunu bu felaketten esirgemek isterim." - H. C. Yalçın
- ayakta tutmak
oturtmak gerekirken oturtmamak"Kahvelerimizi ayakta içtik." - A. Gündüz
- marmelat
isim Şeker karıştırılarak pişirilmiş meyve ezmesi"Ayva marmeladı."
- reçel
isim Meyvelerin şekerle kaynatılmasıyla hazırlanan tatlı"Onlar kahve, süt hatta kışın salep içmeyi, zeytin, peynir, reçel ve ekmek yemeyi tercih ederler." - A. Ş. Hisar
- vikaye etmek
korumak
- konserve yapmak
- konservesi yapmak
- reçel marmelat
- korumak, saklamak, korumak, muhafaza etmek,
- genç kalmış
- konsevesini yapmak
- reçelini yapmak
- saklanabilir
- sağlam tutmak