- örnek
isim Benzeri yapılacak olan, benzetilmek istenen şey, model"Mehmet Akif'in yetişmesi, gençlere bir örnek olarak anlatılmaya layıktır." - İ. A. Gövsa
- teamül
isim Bir yerde öteden beri olagelen davranış"Ekseriya gelen ecnebiler ve Hristiyanlar teamül olarak ayrı bir yerde ve hürmeten ayakta durup ayini seyrederlerdi." - A. H. Çelebi
- önceki
sıfat Önce olan, evvelki, mukaddem, sabık"Önceki başkan."
- gelenek
isim, toplum bilimi Bir toplumda, bir toplulukta eskiden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlar, anane, tradisyon"Şair yeni bir dil yaratabilir ama bunun için gereken gücü gelenekten alır." - N. Ataç
- numune
isim Örnek"Ahlak bozukluğu adına ne kadar rezillik varsa her biri için orada numuneler bulunabilir." - A. Rasim
- görenek
isim, toplum bilimi Bir şeyi eskiden beri görüldüğü gibi yapma alışkanlığı, âdet"Muhitin ve göreneğin şımarttığı bu kız beni de tahrik ederse ne yapacaktım?" - A. Gündüz
- emsal
isim Benzer, eş, denk"Tarihte o ana kadar emsali görülmedik bir ticari kepazelik devri açılmıştı." - E. E. Talu
- içtihat
isim, hukuk Yasada veya örf ve âdet hukukunda uygulanacak kuralın açıkça ve tereddütsüz olarak bulunmadığı konularda, yargıcın veya hukukçunun düşüncelerinden doğan sonuç
- evvelce vaki olmuş ve tekrar vuku bulması hak veya adet olan şey
- teamül, geçmiş örnek, emsal
- yapılageliş
- yapılageliş.
- önceki.
- örnek olay