- yapmak
-i Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek"Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır." - Ç. Altan
- etmek
nsz Bir işi yapmak"Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu." - H. Taner
- uygulamak
-i Kuramsal bir bilgiyi, ilkeyi, düşünceyi herhangi bir alanda hayata geçirmek, tatbik etmek"Nitekim bilge bunu açıkça söylemekle kalmaz, tamı tamına uygular da." - N. Uygur
- çalışmak
nsz Bir şeyi oluşturmak veya ortaya çıkarmak için emek harcamak"Aldırma sen hemen çalış ki biraz / Çalışan ilerler, yerinde kalmaz" - E. B. Koryürek
- antrenman yapmak
spor amacıyla çalışmak, alıştırma yapmak"Profesyonel boksörden, antrenman bahanesiyle senin karşında dayak yemek işime gelmiyor, kızım!" - N. Hikmet
- idman
isim, spor Alıştırma
- pratik yapmak
- pratik yapmak, antrenman yapmak, uygulamak, yapmak, denemek, çalışmak, bkz.practice