- hava atmak
herhangi bir üstünlüğünden dolayı şişinmek, caka yapmak
- ortaya atmak
söylemek, ileri sürmek"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu
- ortaya çıkarmak
delilleriyle göstermek, ispat etmek"Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler." - Y. K. Karaosmanoğlu
- duruş
isim Durma işi"Bu kız ona bir tür büyü yapmış, çocuğun oturuşu, duruşu, konuşması, gülümseyişi, her şeyi değişmişti." - A. Ümit
- vaziyet
isim Durum, tavır, hâl"Çocuklarının vaziyeti, istikbali seni alakadar ediyorsa biraz kendi âleminden çıkar, onlarla meşgul olursun, anladın mı?" - A. M. Dranas
- vaziyet
isim El koyma
- vaziyet almak
belli bir durum veya davranış biçimini benimsemek, tavır almak, tavır takınmak"Çocuklarının vaziyeti, istikbali seni alakadar ediyorsa biraz kendi âleminden çıkar, onlarla meşgul olursun, anladın mı?" - A. M. Dranas
- tavır
isim Durum, vaziyet (I), hâl"Bu libaslar altında ikisinin de yürümeleri, tavırları değişmişti." - A. H. Müftüoğlu
- yapmak
-i Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek"Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır." - Ç. Altan
- etmek
nsz Bir işi yapmak"Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu." - H. Taner
- şaşırtmak
-i Şaşırmasına sebep olmak"İşte Galip, böyle bir muhitte herkesi şaşırtan büyük bir kabiliyetle meydana çıkıverdi." - A. H. Çelebi
- susturmak
-i Susmasını sağlamak, susmasına sebep olmak"Hafif sesli bütün aletleri susturup davulu sabaha kadar vurdurmak istiyorum." - F. R. Atay
- sormak
-i, -e, -den Birine soru yönelterek herhangi bir konuda bilgi istemek, sual etmek"Hastanenin nöbetçi doktoru yok mu? diye soruyorum." - R. N. Güntekin
- caka satmak
gösteriş yapmak, çalım satmak"Onların dördünde de bir kral havası, bir padişah cakası vardır." - H. Taner
- taşlamak
-i Taş atmak, taşa tutmak"Hem bağırıyor hem atlıları taşlıyordu." - Y. Kemal
- poz
isim Resim ve fotoğrafta duruş"Yastıkları hastaya vereceğim yan oturma pozuna göre dizdim." - R. N. Güntekin
- poz vermek
resim yaptırmak veya fotoğraf çektirmek için durum almak"Yastıkları hastaya vereceğim yan oturma pozuna göre dizdim." - R. N. Güntekin
- Mutfak - Yemek, Malzemeyi sıvı içinde, kaynama derecesine yakın bir noktada, fakat kaynatmadan pişirme tekniği (poşe yumurta, poşe balık). Yumurtayı kabuksuz olarak kaynar suyun içerisinde pişirmek.
- gibi görünmek
- arzetmek
- hayrete düşürmek
- vaziyet takınmak
- vaziyet vermek
- poz vermek, poz verdirmek, ortaya çıkarmak, ortaya atmak, getirmek,
- belirli bir vaziyette dikmek
- soru halinde ortaya atmak
- susturmak.
- takınılan tavır
- takınılan tavır.
- tavır duruş poz