- beyhude
sıfat Yararsız, anlamsız"Bu seferler, bu at koşturmalar beyhude değil." - A. Kabaklı
- gereksiz
sıfat Gereği olmayan, yararsız, lüzumsuz"Bizim aramızda, birbirimiz hakkında çok şey bilmek gereksiz olduğu gibi tehlikelidir de." - R. Mağden
- abes
Gerçeğe, sağduyuya, akla aykırı.
- saçma
isim Saçmak işi
- boş
sıfat İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan, dolu karşıtı"Yaralı kaymakamla iki emir eri de boş kalan kompartımana rahatça yerleştiler." - A. Gündüz
- boşuna
sıfat Boş, yararsız, gereksiz, beyhude, nafile"Kapıldığı tüm fikirler saçma, kurduğu tüm hayaller boşunaydı." - E. Şafak
- manasız
sıfat Anlamsız"Kim bilir nasıl manasız şeyler karalayıp oraya atmışım." - H. R. Gürpınar
- anlamsız
sıfat Anlamı olmayan, önemli bir şey anlatmayan, manasız, beyhude, boş, içsiz, yersiz, gıcırı bükme, ipsiz sapsız"Üstelik o gece yorumsuz, anlamsız bir temsilde çok sıkılmıştım." - M. And
- yararsız
sıfat Yarar sağlamayan, yararı olmayan, işe yaramayan, yarayışsız, faydasız, nafile, avantajsız
- faydasız
sıfat Yararsız"Bir aralık evden savuşmak da aklına geldi ama faydasız buldu." - M. Ş. Esendal
- amaçsız
sıfat Amacı olmayan, gayesiz
- gayesiz
sıfat Amacı olmayan
- etkisiz
sıfat Etkisi olmayan, tesirsiz, nötr
- uçsuz
sıfat Ucu, sonu olmayan"Geçen günlerim bana dalgaları sayılmayan uçsuz bir deniz gibi göründü." - H. E. Adıvar
- maksatsız
sıfat Bir amacı olmayan
- manasızlık
isim Manasız olma durumu, anlamsızlık"Gene o perdelenmiş gözlerinden kudurtucu bir manasızlık fışkırıyor." - P. Safa
- sayı kaydedilmeyen
- ucu olmayan
- anlamsız, yararsız, gereksiz
- manasız olarak. pointlessness anlamsızlık
- manasızlık.
- ucu kor