- baş ağrıtmak
başını ağrıtmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
- taciz etmek
sıkıntı vermek, rahatsız etmek
- sıkmak
-i Çevresine sarılarak veya bir şey sararak çepeçevre basınç altına almak"Yalnız kalan kadın titriyor, hıçkırarak kucağındaki yavrusunu sıkıyor." - Ö. Seyfettin
- sinirlendirmek
-i Sinirlenmesine sebep olmak"Aklıma gelince sinirlendiriyor, hasta ediyor." - N. Ataç
- usandırmak
-i Usanmasına yol açmak"Her gün birbirine benzeyen ölçülü, kavgasız yaşayış, bilmeyerek ikisini de usandırdı." - M. Ş. Esendal
- rahatsız etmek
rahatını bozmak, rahatını, keyfini kaçırmak"Ömer Ağa rahatsız bir gülümseme ile yüzünü biraz daha buruşturdu." - H. S. Tanrıöver
- sıkıntı vermek
tedirgin etmek, bunaltmak"İçinin sıkıntısını ondan mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı." - P. Safa
- musallat olmak
birini sürekli rahatsız etmek, birine sataşmak, peşini hiç bırakmamak
- başının etini yemek
karşısındakini bezdirinceye, bıktırıncaya kadar sürekli konuşmak veya söylenmek"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
- taciz etmek.
- rahatsız etmek, sıkmak, başının etini yemek