- saf
isim Dizi, sıra"Bütün garsonlar saf teşkil edip selama dururlardı." - E. E. Talu
- saf
sıfat Katıksız, arı, katışıksız, halis, has"Hiçbir yerde buradakinden daha saf ve berrak sulara tesadüf etmedim." - H. S. Tanrıöver
- sade
sıfat Süsü, gösterişi olmayan, yalın, gösterişsiz"İki ufak çocuk konuşarak gidiyor; hâlleri o kadar sade, o kadar sevimli ki imrenmemek mümkün değil." - M. Ş. Esendal
- yalın
isim Alev
- yalın
sıfat Gösterişsiz, süssüz, sade (söz, yazı)
- bön
sıfat Budala, saf, avanak, ahmak"Sandığınız kadar bön bir insan değilim ben." - N. F. Kısakürek
- bönlük
isim Bön olma durumu, budalalık, aptallık, sersemlik, saflık
- toy
sıfat Gençliği sebebiyle görgüsüz ve beceriksiz olan
- deneyimsiz
sıfat Deneyimi olmayan, tecrübesiz
- tecrübesiz
sıfat Tecrübesi olmayan
- naif
sıfat Saf, deneyimsiz"Kıskanabileceği kadınların varlığını göğüsleyemeyecek kadar naif biri değildi." - R. Mağden
- avanak
sıfat Kolaylıkla kandırılabilen veya aldatılabilen, aptal, bön
- tecrübesizlik
isim Tecrübesiz olma durumu
- denenmemiş. naively safça. naivete saflık
- saf bön
- saf, bön, toy
- tecrübesizlik.