- tuhaf
sıfat Acayip"Nahit'in onda hiç görmediği bir tuhaf hâli vardı." - T. Buğra
- söz etmek
bir şey üzerine konuşmak
- dile getirmek
konuşturmak"Ağzımı dolduran kocaman dil, kelimelere yer bırakmıyor ki..." - Y. Z. Ortaç
- lafını etmek
sözünü etmek"Galiba ızdırabın ne olduğunu tecrübe edenler için saadet boş laf." - E. İ. Benice
- bahsetmek
-den Bir konu üzerinde söz söylemek, konuşmak"Annesine eziyet ettiğine inandığı babasından fazla bahsetmek istemediğini sezdim." - A. Kabaklı
- anma
isim Anmak işi, yâd
- ifade
isim Anlatım"Bu kitabın bende hazin bir intiba bıraktığını söylersem yanlış bir ifadede bulunmamış olurum." - A. H. Çelebi
- ima
isim Dolaylı olarak anlatma, üstü kapalı olarak belirtme, işaretleme, anıştırma, ihsas"Başkalarına ima ile bile söylemekten çekindiğim en mahrem şeyleri bilen insandın sen." - P. Safa
- ima etmek
dolaylı anlatmak, anıştırmak, ihsas etmek"Başkalarına ima ile bile söylemekten çekindiğim en mahrem şeyleri bilen insandın sen." - P. Safa
- söylemek
-i Düşündüğünü veya bildiğini sözle anlatmak"Bu konak için de yine senelerden beri aynı şeyi söylerim." - R. N. Güntekin
- söyleme
isim Söylemek işi"Birinin çıkıp onu uyarmasına, nasıl göründüğünü söylemesine ihtiyacı vardı." - E. Şafak
- anmak
-i Birini veya bir şeyi akla getirerek sözünü etmek veya onu düşünmek, zikretmek, hatırlamak"Onun bu fedakârlığını her yerde, her zaman minnetle anacağım." - P. Safa
- değinme
isim Değinmek işi, temas
- değinmek
-e Bir konuyu ele alarak ondan kısaca söz etmek, dokunmak, temas etmek"Gündüz yüzme havuzunda açmadığı bir konuya değinmek gereksinmesi duyuyordu." - N. Cumalı
- zikretmek
-i Adını söylemek, sözünü söylemek, anmak
- zikir
isim Anma, söyleme, sözünü etme
- çıtlanmak
- adını anma
- anma zikretme
- anma, adını anma, ima, söz etme, söyleme, -den söz etmek, bahsetmek, anmak