- yapı
isim Barınmak veya başka amaçlarla kullanılmak için yapılmış her türlü mimarlık eseri, bina
- yerine getirmek
istenileni, gerekeni yapmak"İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?" - M. Ş. Esendal
- biçim
isim Biçme işi"Ekim biçim işlerini tamamıyla kadınlara bırakmışlardı." - Ö. Seyfettin
- biçim
isim Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkâl"İtalya elçiliği bugüne değin ilk biçimini korumuştur." - S. Birsel
- yapım
isim Yapma işi, inşa, imal, konstrüksiyon
- şekil
isim Biçim
- makyaj
isim Yüzü güzelleştirmek için boyama, yüz boyama, yüz bakımı"Gece yüzüne yaptığı makyaj değme ustaların işiydi." - F. Otyam
- elde etmek
bir şeye sahip olmak"El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk" - Z. O. Saba
- meydana getirmek
olmasını sağlamak, oluşturmak"Yüz binlerce asker sokakları, meydanları, kırları dolduruyordu." - Ö. Seyfettin
- marka
isim Resim veya harfle yapılan işaret
- almak
-i Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak"Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı." - N. Cumalı
- davranmak
nsz Bir kimseye veya bir şeye karşı belli tavır takınmak"Hiç gerekmezken dönüyor ve onu yeni görmüş gibi davranıyor." - T. Buğra
- düzeltmek
-i Düzgün duruma getirmek"Kirli eşyalarımı paketlere sardım, bavulumu düzelttim." - R. N. Güntekin
- karşılamak
-i Dışarıdan gelen bir kimseye karşılayıcı olarak çıkmak, istikbal etmek"Beni karşıladılar ve ağırladılar." - A. Kabaklı
- gitmek
-e Bir yere doğru yönelmek
- yetişmek
-e Ulaşmak, ermek, varmak, vasıl olmak"Gâvur Ali kahvedeki cemaate hiçbir şey söylemeden küçük çobanla uzaklaştı, bir nefeste ağıla yetişti." - Ö. Seyfettin
- yaratmak
-i, din b. (***) Allah, olmayan bir şeyi var etmek"Allah, mutlaka dünyayı kullarına sevdirmek için baharı yaratmış olacaktı." - Ö. Seyfettin
- görevlendirmek
-i, -le Birine bir görev vermek, vazifelendirmek, tavzif etmek
- atamak
-i, -e Birini bir göreve getirmek, tayin etmek
- yakalamak
-i Bir kimseyi veya bir şeyi elle tutmak"Üç ince dalı birleştirerek sıkıca yakaladım." - R. H. Karay
- vermek
-i, -e Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek"Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." - Ö. Seyfettin
- kazanmak
-i Kazanç sağlamak"Bu beş lirayı bitirmeden ben para kazanmalıyım." - P. Safa
- yapmak
-i Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek"Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır." - Ç. Altan
- kurmak
-i Bir şeyi oluşturan parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek"Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk." - F. R. Atay
- etmek
nsz Bir işi yapmak"Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu." - H. Taner
- bina etmek
yapmak, kurmak, inşa etmek"Yalı, çok pencereli, iki katlı, yayvan bir binadır." - B. Felek
- inşa etmek
kurmak, yapmak"Köprü inşası."
- tesis etmek
kurmak, ortaya çıkarmak, oluşturmak
- ulaşmak
-e Varmak, gelmek"Doğudan batıya kadar ulaşmış bir zafer bestesi dinliyorum." - R. H. Karay
- çıkarmak
-den Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
- anlamak
-i Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak"Yıldızın hemen altında, namluya benzer bir başka şekil var, bunun bir tabanca olduğunu anlamakta gecikmiyorum." - A. Ümit
- kavramak
-i Elle sıkıca tutmak"Çocuğu koltuk altlarından kavrayıp kaldırdı." - N. Cumalı
- hazırlamak
-i Bir şeyi kullanılacak, yararlanılacak duruma getirmek"Bir çeyrek saat içinde bavullarımızı bile hazırlayamazdık." - Y. K. Karaosmanoğlu
- olmak
nsz Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak"En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu." - S. F. Abasıyanık
- sağlamak
-i Bir işin olması için gerekli durumu, şartları hazırlamak, temin etmek"Süngerciler altı aylık kumanyalarını sağlamak için boğazlarına dek borçlandılar." - Halikarnas Balıkçısı
- verim
isim Çalıştırılan, işletilen, bakılan bir şeyin verdiği sonuç veya bu sonucun niceliği, mahsul, randıman"İşçilerin verimi. Makinenin verimi. Ağacın verimi."
- çeşit
isim Aynı türden olan şeylerin bazı özelliklerle ayrılan öbeklerinden her biri, tür, nev"Güçlüğün hiçbir çeşidinden yılmamak, dil arıtıcısı olmanın vazgeçilmez bir koşuludur." - N. Uygur
- erişmek
-e Varılması zamana, emeğe bağlı olan veya uzakta bulunan bir amaca varmak, ulaşmak"Genç yaşında üne erişmiş, yönettiği oyunlar afişlerden inmemiş." - N. Cumalı
- varmak
-e Erişilmek istenen yere ayak basmak, ulaşmak, vasıl olmak"Hangi limana varacağını bilmeyen gemiciye derin bir denizcilik bilgisinin faydası ne?" - İ. Özel
- mecbur etmek
zorlamak"Biz toprağımızdan düşmanı atmaya mecburuz." - R. E. Ünaydın
- işemek
nsz İdrar torbasında biriken sidiği dışarı atmak, çiş yapmak
- kestirmek
-i Kesme işini yaptırmak"Köyde kefenlik bez olmadığı için Selim sandalın yelkenini kestirip kefen diktirdi." - Halikarnas Balıkçısı
- delmek
-i Delik açmak, delik duruma getirmek"Taşın göze dokunmadığını ve bir parmak aşağıda yanağı deldiğini gördü." - P. Safa
- dışkılamak
-i Dışkıyı dışarı atmak
- kaka yapmak
büyük abdest yapmak
- sıçmak
nsz Dışkıyı vücuttan dışarı atmak
- hasılat
isim Ürün
- oluşturmak
-i Oluşmasını sağlamak, meydana getirmek, teşekkül ettirmek, tekvin etmek"Bu kahraman orduyu doğuran ve oluşturan bu millet var oldukça: Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak!" - B. Felek
- üretmek
nsz Aynı türden canlıları çoğaltmak"Minnacık bir kir, olduğu yerde durmuyor, dakikada üçe beşe katlanarak çoğalan mikroplar üretiyordu." - E. Şafak
- somurtmak
nsz Küskünlüğünü, bir şeye sıkıldığını, keyifsizliğini anlatacak biçimde yüzünü buruşturmak, surat asmak"Akşam gezintisinin suya düştüğünü anladığı için somurtmakta ve yerinden bile kalkmamaktadır." - N. F. Kısakürek
- yaptırmak
-i, -e Yapmasını sağlamak, yapmasına imkân vermek"Uzatmayalım, yeni yaptırdığım smokini giydim." - B. Felek
- kılmak
yardımcı fiil Etmek, yapmak
- pişirmek
-i Bir besin maddesini gerektiği kadar ısıda tutarak yenebilecek veya içilebilecek bir duruma getirmek"Ayşe Nine de onlara bir yorgunluk kahvesi pişiriyordu hem de denizcilerle yârenlik ediyordu." - Halikarnas Balıkçısı
- yapılış
isim Yapılma işi
- teşekkül etmek
belirmek, belli bir biçim almak, oluşmak
- yapılmak
nsz Yapma işine konu olmak"Yalı, bolluk zamanında yapılmış çok pencereli, iki katlı yayvan bir binadır." - B. Felek
- randıman
isim Verim"Orada evin randımanı artıyorsa burada da kulübün randımanı artacak." - M. N. Sepetçioğlu
- boşaltım yapmak
- cinsel ilişkide bulunmak
- çiş yapmak
- -dir-
- -t-
- tekevvün etmek
- mamulât
- yapmak, yapmak, hazırlamak, düzeltmek, meydana getirmek, -e neden olmak, yapmak, yapı, biçim, marka, çeşit