- dönük
sıfat Dönmüş, çevrilmiş (kimse)"Sırtı dönük orta yaşlı adam doğruldu." - Y. Atılgan
- cila
isim Bir şeyi parlatmak için kullanılan kimyasal bileşik
- şöhret
isim Ün"Kıran Bey, çetesinin şöhretini her tarafa yaydı." - R. H. Karay
- cilalamak
-i Cila sürerek parlatmak, cila vurmak"Zehra, lame balo pabuçlarından görünecek olan ayak tırnaklarını da cilaladı." - C. Uçuk
- parıltı
isim Parıldama, göze çarpan parlaklık"Pamuk için için yanıyor, zaman zaman küçük parıltılar çıkarıyordu." - A. Kutlu
- parlaklık
isim Parlak olma durumu, revnak"Taşlarımız öyle güzel parlardı ki o parlaklığı görme uğruna bütün gün sürekli silmeyi bile düşündüğüm olurdu." - A. Kutlu
- zevksiz
sıfat Beğenilmeyen, hoşa gitmeyen
- fer
isim Parlaklık, aydınlık
- şaşaa
isim Görkem
- ihtişam
isim Görkem"Hilmi Bey'in evi, bir sanat ve ihtişam galerisi değildi." - S. Ayverdi
- avize
isim Tavana asılan, şamdanlı, lambalı, cam veya metal süslü aydınlatma aracı"O günlerde avize filan gibi şeyleri görmek değil duymamıştık bile." - A. Kutlu
- şamdan
isim Üzerine kandil, mum veya herhangi bir ışık kaynağı konulan yüksek tabla, mumluk, çırakma, şamdanlık"Masa üstünde duran şamdandan yanar bir mum alıp pencereye doğru yanaştı." - R. H. Karay
- ışık veren şey
- zevksiz.
- göz allalık
- çok güzel olma
- ing. -tre parlaklık
- parlaklık vermek. lusterware sırlı çanak çömlek. lusterless cilâsız