- misafir etmek
konuk olarak karşılayıp yedirip içirmek, yatırmak"Misafirler aslında bu odada ağırlanır ama biz şimdi rıhtıma çıkacağız." - A. Kulin
- misafir olmak
bir yerde konuk olarak karşılanıp gerekli ilgiyi, izzet ve ikramı görmek"Misafirler aslında bu odada ağırlanır ama biz şimdi rıhtıma çıkacağız." - A. Kulin
- oturmak
-e Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek"Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu." - S. F. Abasıyanık
- loca
isim Tiyatro, sinema vb. eğlence yerlerinde veya parlamento salonlarında özel bölme"Gittim, bir hışımla locanın kapısını açtım." - N. Hikmet
- kulübe
isim Kerpiç, saman veya ağaçtan yapılmış küçük, basit, ilkel ev"Aliş tozu dumana katarak kulübeye seğirtirken o da arkadaşlarının birini aramaya çıktı." - Halikarnas Balıkçısı
- vermek
-i, -e Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek"Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." - Ö. Seyfettin
- etmek
nsz Bir işi yapmak"Şemsi, sıra düştükçe emlak komisyonculuğu ediyordu." - H. Taner
- sunmak
-i, -e Bir büyüğe veya nezaket gereğince bir kimseye bir şeyi vermek, arz etmek, yollamak, göndermek, takdim etmek"Bu küçük hadiseyi devlet adamlarımıza bir müşahede olarak sunuyorum." - B. Felek
- yerleştirmek
-e Yerleşmesini sağlamak"Düven tahtasının altına çakmak taşlarını yerleştiriyordu." - C. Uçuk
- bildirmek
-e Herhangi bir şeyi haber vermek"Babası ile arasındaki bütün mektuplaşmaları bana da bildiriyor." - E. İ. Benice
- takdim etmek
sunmak
- kiracı
isim Bir şeyi, bir yeri kira ile tutan kimse, müstecir"Biz bu evde kiracıyız."
- tekke
isim, tarih Tarikattan olanların barındıkları, ibadet ve tören yaptıkları yer, dergâh"Hemen her ev yarı saray ve yarı tekke gibi bir şeydi." - A. Ş. Hisar
- arzetmek
- hayvan ini
- emaneten teslim etmek
- tatil evi
- ufak ev
- bir yerde geçici olarak kalmak
- bir yerde kiracı olmak
- geçici olarak oda vermek
- hayvan ini.
- içine gömülmek. lodger misafir
- kapıcı veya bahçıvan kulübesi
- kiracı.
- kısa süreli kirada oturmak, pansiyonda kalmak, takılmak, takılıp kalmak, resmi demeç vermek, beyanatta bulunmak, kulübe, kapıcı evi, bodrum kat
- loca yerleştirmek barı
- mason teşkilâtının azaları veya toplanma yeri
- muvakkaten bir evde oturmak