- durmak
nsz Hareketsiz durumda olmak"Motorlu su taşıtlarından biri de kanal rıhtımının tam bizim önümüze düşen bir noktasında demir atmış duruyordu." - Y. K. Karaosmanoğlu
- eğlenmek
nsz Neşeli, hoşça vakit geçirmek"Masadakiler eğlenirlerken vali dalgınlaşmıştı, pek dinlemiyordu konuşulanları." - A. Kulin
- kalmak
nsz Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek"Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı." - T. Buğra
- oyalanmak
nsz Oyalama işine konu olmak"Ormanda çiçek toplamak için oyalanan kızı beklemeye başladı." - T. Buğra
- gecikmek
nsz Geç kalmak, herhangi bir işi kararlaştırılan zamandan sonra yapmak"Tepeden tırnağa çamura, toza batmış, dize kadar çemrek kalabalığı görenler, bunda bir iş, mühim bir iş olduğunu anlamakta gecikmediler." - Y. Kemal
- gitmemek
- ayrılamamak
- gitme vaktini uzatmak
- kolay kolay geçmemek
- kolayca ölmemek
- gecikerek
- gecikerek.
- uzun zaman can çekişmek
- yavaş yavaş gitmek. lingeringly ayrılmayarak