- hudut
isim Sınır"Bir çiçek dermeden sevgi bağından / Huduttan hududa atılmışım ben" - F. N. Çamlıbel
- sinir
isim, anatomi Duyu ve hareket uyarılarını beyinden organlara, organlardan beyne ileten beyazımsı teller ve bu tellerin oluşturduğu demet"Koket ruhu artık yüzünün sinirlerini idare etmiyordu." - R. N. Güntekin
- uç
isim Genellikle uzun bir nesnenin incelerek biten son ve sivri noktası"Bu resmin iki gözü bir makasın ucu ile oyulmuştu." - A. Gündüz
- nihayet
isim Son"Ben nihayete doğru yanımdaki çocuğu dürterek kalktım." - Ö. Seyfettin
- kuşatmak
-i Çevresini sarmak, çevrelemek, çevirmek, abluka etmek, ablukaya almak, ihata etmek, muhasara etmek"Denize bakan yönü ile yan sınırlarını rüzgârı kesen sık kargılıklar kuşatıyordu." - N. Cumalı
- sınırlamak
-i Sınırını çizmek, sınırını belirtmek veya belirlemek
- had
isim Sınır, uç
- tahdit etmek
sınırlamak
- limit
isim Sınır
- sınırlandırmak
-i Sınırlamak, hudutlandırmak
- hasretmek
-i, -e Bir şeyin bütününü birine, bir şeye ayırmak, vermek"Biri köyüne döndü, biri de evine kapanıp kalan ömrünü torunlarına hasretti." - E. Şafak
- kısıtlamak
-i Önceden verilmiş olan hak ve hürriyetlerin sınırlarını daraltmak, tahdit etmek"Hükûmet dış gezileri kısıtladı."
- Matematik-Geometri, Değişken bir niceliğin istenilene çok yakın olarak yaklaştığı bir başka nicelik.
- Trafik ve İlk Yardım, Sınır.
- Yapı-Dekorasyon, Matematikte yakınlık kavramına dayalı olarak belirlenen ve özellikle bir fonksiyona değerinin tamamlanmamış olduğu bir noktada, bu noktanın yakınında bulunan noktalardaki değerlerine uygun düşen bir değer aramak amacıyla yararlanılan kavaram.
- kısıtlayıcı
- sınırlayıcı
- limit, uç, sınır, had,
- erey
- hudut tayin etmek