- borç almak
daha sonra ödemek üzere birinden para veya bir şey almak"Vaktim yok, bana para bul, şu borcu ödeyeyim, söz verdim." - P. Safa
- uygun gelmek
yakışmak, yaraşmak"Ne var ki bunları şimdiye kadar kimseye anlatmadığım için uygun ifadeyi bulmakta zorlanıyorum." - İ. O. Anar
- vermek
-i, -e Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek"Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm." - Ö. Seyfettin
- eklemek
-i Bir şeyi ekle tamamlamak, ulamak, ilave etmek"Bahçeye doğru bir çıkma mutfak yaptırmış, bu koca balkonu eklemiştir." - T. Buğra
- katmak
-i, -e Bir şeyin içine, üstüne veya yanına, niteliğini değiştirmek veya niceliğini artırmak için başka bir şey eklemek, karıştırmak"Sirkeye su katmak."
- ödünç vermek
geri almak üzere birine mal, para, eşya vb. vermek
- ödünç almak
ödünçlemek
- borç vermek
- iğreti vermek
- eğreti olarak vermek
- ödünç vermek, borç vermek, eklemek, katmak, vermek