- sonunda
zarf En son zamanda, nihayetinde"Akşama kadar düşünüp sonunda bir çare buldu." - İ. O. Anar
- son
sıfat Şimdiki zamana en yakın zamandan beri olan veya bu zamanda yapılmış, olmuş olan, ilk karşıtı"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa
- son derece
sıfat Pek çok, çok fazla, son kerte"Son derece lüks olanaklarla yaşatıyordu yeni ailesini." - A. Kutlu
- idare etmek
yönetmek, çekip çevirmek"Bu zat, propagandayı tertip ve idareye memur imiş." - Atatürk
- geçen
sıfat Bir önceki (hafta, ay, yaz, kış vb.)"Yine bir gün o kızı geçen yıl gördüğü incirlikte bir daha gördü." - O. C. Kaygılı
- dayanmak
-e Bir yere yaslanmak, kendini dayamak"Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor." - M. Ş. Esendal
- nihayet
isim Son"Ben nihayete doğru yanımdaki çocuğu dürterek kalktım." - Ö. Seyfettin
- sürmek
-i, -e Yönetip yürütmek, sevk etmek
- gayet
zarf Pek, çok, pek çok, aşırı bir biçimde"Soframızda gayet samimi birkaç misafirimiz bulunur." - A. Gündüz
- evvelki
sıfat Önce olan, önceki"Feyziye'nin en parlak devri, hürriyetten evvelki devre tesadüf eder." - R. H. Karay
- önceki
sıfat Önce olan, evvelki, mukaddem, sabık"Önceki başkan."
- sabık
sıfat Geçen, önceki, eski"Yorucu çalışmalar sonunda sabık bakanların ne derece hüner sahibi olduklarını tespit etmiştir." - A. İlhan
- devam etmek
başlanmış bir iş sürmek
- devam
isim Sürme, sürüp gitme, kesilmeme, bitmeme
- yetmek
nsz Bir gereksinimi karşılayacak, giderecek nicelikte olmak
- sonuncu
isim Zaman, yer, sıra bakımından başkalarına göre sonda olan kimse, şey
- en gerideki
- en son
- son olarak
- baki olmak
- bitmemek
- bozulmamak
- en sonra
- en sonraki
- kendi işiyle uğraşmak
- son devam etmek
- son moda
- son, en son, sonuncu, herşeyden sonra, herkesten sonra, sonuncu olarak, son olarak, en son, sürmek, devam etmek, bozulmamak, dayanmak
- tükenmemek
- çizmeden yukarı çıkmamak