- bilgi
isim İnsan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütünü, bili, malumat
- haberi olmak
bilgisi olmak, bilmek"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
- malumat edinmek
bilgi edinmek, öğrenmek"Bu hakikatler artık çocukların bildikleri en basit malumat sırasına geçmiştir." - H. R. Gürpınar
- görmek
-i Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek
- anlamak
-i Bir şeyin ne demek olduğunu, neye işaret ettiğini kavramak"Yıldızın hemen altında, namluya benzer bir başka şekil var, bunun bir tabanca olduğunu anlamakta gecikmiyorum." - A. Ümit
- seçmek
-i Benzerleri arasında hoşa gideni seçip almak veya yararlanmak için ayırmak"Ben bu kitabı seçtim."
- tanımak
-i Daha önce görülen, bilinen bir kimse veya şeyle karşılaşıldığında bunun kim veya ne olduğunu hatırlamak"Zarfın üstündeki yazıyı hemen tanıdı." - H. E. Adıvar
- ayırt etmek
Birkaç şeyi birbirinden ayıran niteliği anlamak, tefrik etmek, temyiz etmek"Ününün, sinemamıza getirdiği özel duyarlığın ayırdında bile değildi." - S. İleri
- bilmek
nsz Bir şeyi anlamış veya öğrenmiş bulunmak"Bunu bilmek içimi kederle dolduruyordu." - A. Ağaoğlu
- ezberlemek
-i Bir şeyi olduğu gibi akılda tutmak, ezber etmek, hıfzetmek"Aradan 70 yıl geçmesine rağmen Akif'in torunları o şiiri hâlâ ezberliyor." - A. Kabaklı
- haberdar olmak
bilgi edinmek, haber almak"Olup bitenden haberdardır."
- farketmek
- yatmış olmak
- tanmak
- eskiden yatmis olmak
- bilinir
- bilmek anlamak
- bilmek, tanımak, görmek, geçirmek, yaşamak, çekmek
- iyi bilmek
- malumatı olmak
- tecrübeyle bilmek
- tereddüt etmemek