- dokunmak
-e Nesnelerin sıcaklık, soğukluk, sertlik, yumuşaklık vb. niteliklerini derinin altındaki sinir uçları aracılığıyla duymak, değmek, el sürmek, temas etmek"Bir elektrik zilinin düğmesine dokunduk." - A. Haşim
- öpmek
-i, -den Sevgi, saygı, bağlılık, teşekkür belirtmek amacıya dudaklarını bir şeye veya birine değdirmek"Heyecandan mest olarak öptüm elini / Sonra akşam yemeğine çağırdı beni." - E. B. Koryürek
- öpücük
isim Sevgi göstermek için dudaklarıyla başka birisinin elini yüzünü öpme, öpüş, buse"Güllü'nün boynuna sarılan Cemile, kadının hafif çilli, tombul yanaklarını öpücüklere boğdu." - O. Kemal
- mağlup olmak
yenilmek
- öpüş
isim Öpme işi"O annesini her öpüşte, böyle bir defa yalanmayı âdet edinmişti." - S. F. Abasıyanık
- buse
isim Öpücük"Bir buseye can verdiğin zamanlarda benim gibi / Sevdiğine sahip olan bahtiyarı düşündün mü?" - E. B. Koryürek
- öpüşmek
nsz, -le Birbirini öpmek"İçim sevinç dolu, annemin yanına gidiyorum, öpüşüyoruz." - A. Ağaoğlu
- hafifçe dokunmak
- Reduvius personatus
- hafif temas
- kan emen böcek
- öp
- öpmek, öpücük, öpüş
- öpuş öpücük