- ateş almak
yanmak, tutuşmak"Bu eller, vücuda getireceği tesirle duman ve ateş içinde, bütün bir memleketin son feryadını uyandırarak soğuyup donabilirdi." - H. S. Tanrıöver
- yanmak
nsz Birleşiminde karbon bulunan maddeler, ısı ve ışık yayarak kül durumuna geçip yok olmak"Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir." - Anayasa
- yakmak
nsz Kına, yakı vb.ni koymak, sürmek
- tutuşturmak
-i Tutuşmalarını veya tutuşmasını sağlamak"Mutfakta maltız zaten yanmaktadır, anne iki gözlü ocağı da tutuşturuyor." - T. Buğra
- tutuşmak
-e Birbirini tutmak, birbirine ilişip dokunmak
- uyandırmak
-i Uyanmasına yol açmak"Sanki yüzyıllık bir uykudan uyanan bekçi, yerinden doğrulup çevresine bakınca kendisini uyandıran kişiyi göremedi." - İ. O. Anar
- uyanmak
nsz Uyku durumundan çıkmak"Seher vaktine yakın uyanmışım." - N. F. Kısakürek
- parlamak
nsz Güçlü bir ışık çıkarmak, ışık saçmak"O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak / O benimdir, o benim milletimindir ancak" - M. A. Ersoy
- çıra
isim Çam vb. reçineli ağaçların yağlı ve çabuk yanmaya elverişli bölümü
- yanıp tutuşmak
güçlü bir aşk ile sevmek"Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir." - Anayasa
- alev gibi aydınlatmak
- alev lendirmek
- yakmak, tutuşturmak, yanmak, tutuşmak