- akın etmek
düşman ülkesine saldırmak, baskın yapmak"Adayı bir rençper akını doldurmuştu." - S. F. Abasıyanık
- hücum etmek
saldırmak"Bizdik o hücumun bütün aşkıyla kanatlı / Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı" - Y. K. Beyatlı
- kaplamak
-i Her yanını örtmek, istila etmek"Her tarafı sessizlik kaplamış, ovalar, biten bir günün hüznü içinde susmuştu." - H. S. Tanrıöver
- saldırmak
-e Bir kimseye veya bir şeye karşı saldırı yöneltmek, zarar verici bir davranışta bulunmak, hücum etmek"Bugün şu dakikada onlar hâlâ düşmana saldırıyorlardı." - H. C. Yalçın
- basmak
-e Vücudun ağırlığını verecek bir biçimde ayak tabanını bir yere veya bir şeyin üzerine koymak"Bastığın yerlerde güller açtı, sarıldı ayaklarına." - C. Külebi
- tecavüz etmek
başkasının hakkına el uzatmak"Çekler bir Alman tecavüzü karşısında mutlaka silaha sarılacaklardır." - Y. K. Karaosmanoğlu
- işgal etmek
bir yeri ele geçirmek"Çuhahane, bir kumaş fabrikasıydı, İstanbul'un işgali sırasında İngilizler yaktılar." - B. Felek
- üşüşmek
-e Her yandan çokça bir araya gelmek, toplanmak, birikmek, üşmek"Herifin etrafına daha trenden inerken üşüştük." - N. Hikmet
- baskın yapmak
suç işlendiği veya suçluların bulunduğu sanılan bir yere ansızın girmek
- ihlâl etmek
Hukuk, Zarar vermek; zedelemek; dokunmak; hakkını zedelemek; çiğnemek; bozmak
- istila etmek
bir ülkeyi silah gücüyle ele geçirmek"İstanbul'a geldiğim zaman Habeşistan istilası başlamak üzereydi." - H. E. Adıvar
- ihlâl etmek .
- istila etmek, akın etmek, doldurup taşırmak, baskın yapmak, basmak, tecavüz etmek