- kesinti
isim Kesilen parça, kırpıntı"Gerçi çeviri kitaplarda, çevirilerin özensizliği, kesintiler hoş görülecek gibi değil." - A. Ağaoğlu
- sözünü kesmek
biri konuşurken söze karışıp onun konuşmasına fırsat vermemek
- ara vermek
yeniden başlamak için bir işi bir süre bırakmak, durmak
- kesme
isim Kesmek işi"Bir dönem, içkiyi haftalarca tamamen kesmeyi başardığım için, ondan sonra içtiğim her kadeh, bir adım gerilemek demekti." - E. Şafak
- engel çıkarmak
bir işin yapılmasını zorlaştırmak"Seçme ve aracılık işlevini yerine getiren dünyanın önünde ise öyle aşılması güç engeller yok gibi." - A. Ağaoğlu
- engel olmak
önlemek, geciktirmek"Seçme ve aracılık işlevini yerine getiren dünyanın önünde ise öyle aşılması güç engeller yok gibi." - A. Ağaoğlu
- kapatmak
-i Bir malı değerinden aşağı bir karşılıkla elde etmek"Evvelki hafta mühendis İlhami Bey'le karısı çok güzel bir bambu takımı kapattılar." - H. Taner
- kesmek
-i Bıçak, makas vb. bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak, parçalamak, doğramak"İpi kesmek."
- engellemek
-i Bir şeyin gerçekleşmesini veya yapılmasını önlemek"Gelgelelim bu yalnız, bu mutlu ölüm düşünü tek bir şey engellemektedir." - A. Ağaoğlu
- aksatmak
-i Bir işi gereği gibi yürütmemek"Çalışmasını da aksatmamıştı üstelik." - A. Kulin
- kesilme
isim Kesilmek işi
- fasıla vermek
ara vermek, kesmek"Ancak bir iki saat uyuyabildiğim o gecenin sabahında mersiyemi ilk defa çocuklarıma hıçkırık fasılaları arasında okudum." - İ. A. Gövsa
- aralık açmak
- arasını kesmek
- birinin sözünü kesmek
- intizamını bozmak
- birinin işine mâni olmak. interrupted kesilmiş. interruptedly aralıklarla
- fasılalarla. interruptive arayı kesici. interruptively arasını keserek.
- sözünü kesmek, akışını durdurmak, düzenini bozmak, kesmek, yarıda kesmek
