- saf
isim Dizi, sıra"Bütün garsonlar saf teşkil edip selama dururlardı." - E. E. Talu
- saf
sıfat Katıksız, arı, katışıksız, halis, has"Hiçbir yerde buradakinden daha saf ve berrak sulara tesadüf etmedim." - H. S. Tanrıöver
- içten
sıfat Samimi"Bu dileğinde içten çünkü bana bir şey olursa kendi başının da yanacağını çok iyi biliyor." - A. Ümit
- masum
sıfat Suçsuz, günahsız"Melek kadar masum / Yok canım şeytan kadar şirret" - B. Necatigil
- samimi
sıfat İçten (duygu vb.)"Sanatkâr, bizi söylediklerinin samimi olduğuna da inandırmalı." - O. V. Kanık
- candan
sıfat İçten, yürekten, gönülden, samimi"Candan arkadaşını bir başına bırakıp kaçıyor musun?" - N. Hikmet
- bön
sıfat Budala, saf, avanak, ahmak"Sandığınız kadar bön bir insan değilim ben." - N. F. Kısakürek
- toy
sıfat Gençliği sebebiyle görgüsüz ve beceriksiz olan
- açık yürekli
sıfat Düşündüğünü olduğu gibi söyleyen, içi temiz, gizli yönü olmayan (kimse), samimi, açık kalpli
- saf, toy, deneyimsiz
- saf. ingenuously açlk yüreklilikle. ingenuousness açlk yüreklilik.