- belirti
isim Bir olayın veya durumun anlaşılmasına yardım eden şey, alamet, nişan, nişane"Tuhaf! Çocukların yüzünde zerre kadar utanma belirtisi yok." - A. Ümit
- bildirme
isim Bildirmek işi, beyan, tebliğ
- gösterge
isim Bir şeyi belirtmeye yarayan şey, belirti, im, işaret"Bu, yeterince cesur olamadığımın bir göstergesi olabilir." - İ. O. Anar
- gösterme
isim Göstermek işi"Akreditifi açtırmadan ithal edilecek malı karşılık olarak gösterme olanağı yok." - Ç. Altan
- işaret
isim Anlam yükletilen şey, anlamlı iz, im"Noktalama işaretleri."
- iz
isim Bir şeyin geçtiği veya önce bulunduğu yerde bıraktığı belirti, nişan, alamet, emare"Nihayet bir dönemeçte izlerin sahibini gördüm." - S. F. Abasıyanık
- alâmet
Kur’an-ı Kerim, 1. Belirti, işaret, iz, nişan.
2.Büyüklük, irilik bakımından şaşılacak durumda olan nesne.
- emare
isim Belirti, iz, ipucu"Fakat hepsinin yüzünde korku ve endişe emarelerini ayan beyan görmüştüm." - Y. K. Karaosmanoğlu
- delil
isim İnsanı aradığı gerçeğe ulaştırabilecek iz, emare"Milletlerin hürriyet için yaptıkları fedakârlıklardan canlı deliller gösteriyordu." - P. Safa
- anlatma
isim Anlatmak işi, ifham, ilam, tefhim"Biz gücümüz yettiğince ve gönlümüzün isteğince sizi anlatmaya çalıştık." - A. Kabaklı
- kanıt
isim Bir şeyin doğruluğu, gerçekliği konusunda kanaat verici belge, delil, iz, argüman"Kanıtı gazetenin ikinci sayfasındaki damızlık haberiydi." - Ç. Altan
- belirti, iz, işaret