- bayır
isim Küçük yokuş, belen, kıran (II), şev"Biz de uğultularla denizin ardı sıra / Başka bir deniz gibi dağdan aktık bayıra" - F. N. Çamlıbel
- yokuş
isim Aşağıdan yukarıya gittikçe yükselen eğimli yer, iniş karşıtı"Birimiz istasyon rampalarında yan gelirken birimiz yokuşlarda çabalar." - A. N. Asya
- eğilmek
nsz Bir yana doğru eğik duruma gelmek
- bükmek
-i Sertçe çevirmek, kıvırmak"Bu kez onu sürmeden olduğu yerde büküp altına aldı." - S. Birsel
- eğilme
isim Eğilmek işi"İstese bile kendisini veremiyor, belirsiz bir tiksinti o yöne eğilmesini engelliyordu." - A. İlhan
- eğmek
-i Düz olan bir şeyi eğik duruma getirmek"Ağır ağır başını eğip yere baktı ve boynunu büktü." - Y. Z. Ortaç
- eğim
isim Eğilmiş olma durumu
- meyil
isim Eğiklik, eğim, akıntı"Fazılpaşa Yokuşu'nda akşam olurken, tatlı bir meyille denize uzanan kırmızı damların üzeri kararır." - H. E. Adıvar
- meyletmek
-e Eğilmek
- sapmak
-e Yön değiştirmek"Evvela kuşların bulunduğu tarafa saptım." - A. Haşim
- yatırmak
-i, -e Bir kimsenin bir yere yatmasını sağlamak"Çocuğu bir kenara yatırdım ve kadını omuzlarından tutup bir taşa dayadım." - Y. K. Karaosmanoğlu
- yatmak
nsz Bir yere veya bir şeyin üzerine boylu boyunca uzanmak"Dörtnala giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak." - N. Hikmet
- abanmak
-e Eğilerek bir şeyin, bir kimsenin üzerine kapanmak"Efendi, sen de ne üstüme abanıyorsun?" - B. Felek
- meylettirmek
-i Meyletme işini yaptırmak
- rampa
isim Bir arazinin, bir kara yolunun, bir demir yolu hattının yatay doğrultuya göre yokuş olan bölümü"Tren, rastgele bir yerlere gidiyor, rampalarda, küçük istasyonlarda saatlerce duruyordu." - R. N. Güntekin
- eğri yüzey
- istidat göstermek
- eğmek, eğilmek, fikrini vermek, yönlendirmek,
- eğilme.
- inhiraf etmek. incline one's ear kulak kabartmak
- mail satıh
- takdirle dinlemek. inclined plane. eğri yüzey