- Araç
isim Bir iş yapmakta veya sonuçlandırmakta gücünden yararlanılan nesne
- takım
isim Bir işte veya bir yerde kullanılan eşya ve aletlerin tamamı, ekipman
- yerine getirmek
istenileni, gerekeni yapmak"İzinsiz bir yere gitmek ne haddime?" - M. Ş. Esendal
- infaz etmek
yargı kararını yerine getirmek, uygulamak"İnfaza, vazifeli şahıslardan başka, kimse kabul edilemez." - N. F. Kısakürek
- donanım
isim, denizcilik Bir gemi direğine, bir yelkene veya başka bir parçaya bağlı bulunan halat ve makara vb. manevra araçları
- sistem
isim Düzen"Açıklamasının arkasına yeni bir ücretlendirme sistemi getirdiğini ekledi." - L. Tekin
- ikmal etmek
bitirmek, tamamlamak"Kolordu ikmaliyle ilgili bir iş için görevli olarak gelmiş." - A. İlhan
- alet
isim Bir el işini veya mekanik bir işi gerçekleştirmek için özel olarak yapılmış nesne
- aygıt
isim Birçok parçadan yapılmış alet, cihaz"Telefon bir konuşma aygıtıdır."
- tamamlamak
-i Eksiksiz, tamam duruma getirmek, bütünlemek"Rehberim sille, tokat hatta asker süngüsü, bir hayli darbe yedikten sonra işini tamamladı." - N. F. Kısakürek
- yapmak
-i Ortaya koymak, gerçekleştirmek, oluşturmak, meydana getirmek"Her görevi ayrım gözetmeden aynı titizlikle yapmak başarının sırrıdır." - Ç. Altan
- kurmak
-i Bir şeyi oluşturan parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek"Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk." - F. R. Atay
- bina etmek
yapmak, kurmak, inşa etmek"Yalı, çok pencereli, iki katlı, yayvan bir binadır." - B. Felek
- tesis etmek
kurmak, ortaya çıkarmak, oluşturmak
- sağlamak
-i Bir işin olması için gerekli durumu, şartları hazırlamak, temin etmek"Süngerciler altı aylık kumanyalarını sağlamak için boğazlarına dek borçlandılar." - Halikarnas Balıkçısı
- yürütmek
-i Yürüme işini yaptırmak, yürümesini sağlamak
- gerçekleştirmek
-i Gerçek duruma getirmek, yapmak, ortaya koymak"Her medeniyet kendine has değerleri gerçekleştirerek insanlığın ortak hazinesini zenginleştirir." - C. Meriç
- uygulamak
-i Kuramsal bir bilgiyi, ilkeyi, düşünceyi herhangi bir alanda hayata geçirmek, tatbik etmek"Nitekim bilge bunu açıkça söylemekle kalmaz, tamı tamına uygular da." - N. Uygur
- edevat
isim Bir iş için gerekli olan malzemelerin, parçaların tümü"Taş binanın bir odasını mantarlardan, çivilerden ve balıkçı edevatından bir döşeme bürümüştü." - S. F. Abasıyanık
- alet araç
- alet, tamamlamak, yerine getirmek
- araç.