- açı
isim, matematik Birbirini kesen iki yüzey veya aynı noktadan çıkan iki yarım doğrunun oluşturduğu geometrik biçim, zaviye
- zarar
isim Bir şeyin, bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya olumsuz, kötü sonuç, dokunca, ziyan, mazarrat"Aldığı günlerde iyi para getiren oteli zararla kapatmaya başlamışlar." - M. Ş. Esendal
- Ağrı
isim Vücudun herhangi bir yerinde duyulan şiddetli acı"Anlaşılan kollarındaki ağrı biraz daha sürecek." - A. Ümit
- zarar vermek
kötülük etmek"Aldığı günlerde iyi para getiren oteli zararla kapatmaya başlamışlar." - M. Ş. Esendal
- sızı
isim Hafif ve ince ağrı"Fakat her an, her an yine / İçimde aynı sızı" - H. F. Ozansoy
- kırmak
-i Sert şeyleri vurarak veya ezerek parçalamak"Taşları kırmak. Bardağı kırmak."
- bere
isim Bir yere çarpma, incitme veya vurma sonucu vücudun herhangi bir yerinde oluşan çürük
- incitme
isim İncitmek işi
- arıza
isim Aksama, aksaklık, bozulma
- incitmek
-i İncinmesine yol açmak"Sol ayağımı geçen gün biraz incitmiştim." - A. Gündüz
- acıtmak
-i Acılık vermek"Karabiber yemeği acıttı."
- acımak
nsz Tadı acı duruma gelmek, acılaşmak"Yağ acıdı."
- ağrımak
nsz Vücudun bir yeri ağrılı durumda olmak"Başı ağrımak. Dişi ağrımak."
- yara
isim Keskin bir şeyle veya bir vuruşla vücutta oluşan derin kesik"Yaranı tımar ettiler mi?" - N. Hikmet
- yaralamak
-i Silah, bıçak vb. bir araçla yara açmak"Kocaman bir bıçağı kuşağının arasından çıkarıp Seher'i böğründen yaraladı." - S. F. Abasıyanık
- incinme
isim İncinmek işi"Küpeli Hafız bize baba mirasıdır, incinmesinden haberim olmalı." - M. N. Sepetçioğlu
- üzüntü
isim Olması istenilmeyen olaylardan doğan ruh tedirginliği, teessür"Beni sevmiyor, yeniden zihnimi kurcalamak, sinirlerimi üzüntü içinde bırakmak istiyor." - E. İ. Benice
- üzmek
-i Üzüntü vermek"Onu biraz üzerim ama zekâsına da bayılırım." - S. F. Abasıyanık
- hasar
isim Herhangi bir olayın yol açtığı kırılma, dökülme, yıkılma gibi zarar"Yağmur yollarda hasara yol açtı."
- acı vermek
birinin üzülmesine sebep olmak, incitmek"Acıyı sever."
- ızdırap
Acı, üzüntü, sıkıntı, keder"Baba dehşet ve ızdırap içinde yakasını gevşetmeye uğraşır." - A. M. Dranas
- kederlendirmek
-i Keder, üzüntü duymasına yol açmak, acı vermek
- rencide
sıfat İncinmiş, kalbi kırılmış
- ağrıtmak
-i Ağrımasına yol açmak"Bu koku başımı ağrıttı."
- rencide etmek
incitmek, kalbini kırmak
- kirilmis
- incitici
- incinmiş
- yaralanmış
- gücendirilmiş
- incitilmiş
- kalp kırılmış
- acıtmak, incitmek, acımak, incinmek, kırmak, incitmek
- gücenmiş
- hasara uğratmak
- inciticilik