- mâni olmak
önüne geçmek, engellemek, önlemek"Kaç zamandır beynimi, kanımı ateşlendiren bu idealimin lezzetini tatmak için her mâniyi çiğneyeceğim." - H. R. Gürpınar
- engel çıkarmak
bir işin yapılmasını zorlaştırmak"Seçme ve aracılık işlevini yerine getiren dünyanın önünde ise öyle aşılması güç engeller yok gibi." - A. Ağaoğlu
- engel olmak
önlemek, geciktirmek"Seçme ve aracılık işlevini yerine getiren dünyanın önünde ise öyle aşılması güç engeller yok gibi." - A. Ağaoğlu
- menetmek
-i Yasaklamak"Bildiğim bir şey varsa o da patronun odanızdan dışarıya çıkmayı size menettiğidir." - S. F. Abasıyanık
- engellemek
-i Bir şeyin gerçekleşmesini veya yapılmasını önlemek"Gelgelelim bu yalnız, bu mutlu ölüm düşünü tek bir şey engellemektedir." - A. Ağaoğlu
- alıkoymak
-i Bir süre için bir yerde tutmak"Bu yağlı kuyruğa herkes bir defa sarılmak, onu kendine çekmek, alıkoymak sevdasında idi." - E. E. Talu
- aksatmak
-i Bir işi gereği gibi yürütmemek"Çalışmasını da aksatmamıştı üstelik." - A. Kulin
- güçleştirmek
-i Güç duruma getirmek"Eniştesinin saflığından cesaret alarak ablasının husumetkâr davranması, evdeki mevkisini güçleştiriyordu." - E. E. Talu
- arkadaki
- geride olan