- haber vermek
bildirmek, haber ulaştırmak"Bir zabit nefes nefese şu haberi getirdi." - O. S. Orhon
- elçi
isim Bir devleti başka bir devlet katında temsil eden kimse, sefir
- ulak
isim Haberci"Az sonra ulaklar oba beylerine haber ulaştırmak için atlanmışlardı." - N. Araz
- ilan etmek
bir durumu yayım yoluyla duyurmak"Afişte, ilanda yazılı vakit gelmemiş de olsa perde açılacak demekti." - T. Buğra
- açıklamak
-i Bir konuyla ilgili gerekli bilgileri vermek, izah etmek
- haberci
isim Haber getiren kimse, ulak
- müjdeci
isim Muştucu"Şafağın müjdecisi, güneşin önderi sabah rüzgârı serin serin yelpazeleniyordu." - Halikarnas Balıkçısı
- bildirmek
-e Herhangi bir şeyi haber vermek"Babası ile arasındaki bütün mektuplaşmaları bana da bildiriyor." - E. İ. Benice
- takdim etmek
sunmak
- müjdelemek
-i, -e Muştulamak"Kız, Hasan'a gelecek baharda yine burada misafir kalacaklarını müjdeledi." - O. C. Kaygılı
- güve
isim, hayvan bilimi Kurtçuğu yapağı, yünlü kumaş ve dokuma yiyen pul kanatlılardan bir böcek (Tine pellionella)"Ne bulunurmuş sandık diplerinde, naftalin kırıntıları ile ölü güveler." - E. Işınsu
- resul
isim, din b. (***) Kendisine kitap indirilmiş peygamber
- teşrifatçı
isim Resmî günlerde tören ve çağrılarda çağrılıları kurallara göre karşılamakla ve ağırlamakla görevli kimse
- protokol görevlisi
- teşrifini haber vermek
- haberci müjdeci
- haberci, müjdeci, birşeyin müjdecisi olmak