- topal
sıfat Bacağındaki sakatlık sebebiyle seker gibi veya iki adımda bir, bir yana eğilerek yürüyen (insan veya hayvan)"Bu sabah yolda bizim topal postacıya rast geldim." - Y. Z. Ortaç
- mola
isim Yorgunluğu gidermek için duraklama"Köye gidinceye kadar iki yerde mola verdik."
- duruş
isim Durma işi"Bu kız ona bir tür büyü yapmış, çocuğun oturuşu, duruşu, konuşması, gülümseyişi, her şeyi değişmişti." - A. Ümit
- son vermek
bitirmek, sona erdirmek"Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu." - P. Safa
- bitirmek
-i Bitmesini sağlamak, sona erdirmek, tüketmek, tamamlamak, sonuçlandırmak"Bu işi sonuna kadar bitirmek lazım." - P. Safa
- durdurmak
-i Durmasını sağlamak"Sızıntıları durdurmadan, bir önlem almadan ne diye bütün kitapları, eşyaları taşıdık ki!" - A. Ağaoğlu
- durmak
nsz Hareketsiz durumda olmak"Motorlu su taşıtlarından biri de kanal rıhtımının tam bizim önümüze düşen bir noktasında demir atmış duruyordu." - Y. K. Karaosmanoğlu
- topallamak
nsz Bacağındaki sakatlık sebebiyle seker gibi veya iki adımda, bir yana eğilerek yürümek"Öyle topallar gibi değil ama bir garip yürüyordu." - Ç. Altan
- aksamak
nsz Hafifçe topallamak
- kesmek
-i Bıçak, makas vb. bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak, parçalamak, doğramak"İpi kesmek."
- durak
isim Tren, tramvay, otobüs, minibüs vb. genel taşıtların durmak zorunda olduğu veya durabileceği yer"İlk durakta otobüsten atlayarak geriye döndüm." - S. F. Abasıyanık
- durma
isim Durmak işi"Bu rakkasın durmasına hiçbirimiz alışık değilizdir bu evde, o hep aynı ahenkle sallanmalı." - A. M. Dranas
- duraklama
isim Duraklamak işi
- duraklamak
nsz Hareket durumundayken kısa bir süre için durmak veya arada bir durmak
- duraksamak
nsz Ne yapmak veya ne demek gerektiğini kestiremeyerek duraklamak, tereddüt etmek"Duraksadı, gülümsedi, kâğıda uzandı, yüzünden daha esmerdi eli, biçimliydi." - Y. Atılgan
- halt
isim Bir şeyi başka bir şeyle karıştırma
- eksik olmak
- durmak, durdurmak, duruş, durma
- kusurlu olmak
- sakatlar