- dolu
isim Havada su buğusunun birden yoğunlaşıp katılaşmasından oluşan, türlü irilikte, yuvarlak veya düzensiz biçimli buz parçaları durumunda yere hızla düşen bir yağış türü"Dolu ekinlerini vurmuşsa bir yıl aç demekti." - T. Buğra
- dolu
sıfat İçi boş olmayan, dolmuş, meşbu, pür, boş karşıtı"Su ile dolu bir şişe."
- yakın
sıfat Az bir ara ile ayrılmış olan (zaman veya yer), uzak karşıtı
- selamlama
isim Selamlamak işi"Dünyada varlıklı olanların yolcularını lavantalı mendillerle, uzun boylu selamlamalarına bol bol boş vakitleri olur." - Halikarnas Balıkçısı
- seslenmek
nsz Uzaktan bağırarak çağırmak, ünlemek"Aşağıda daimî akislerle seslenen gürültülü, derin yarlar tehlike hissini kalbimizden ayırmıyordu." - H. S. Tanrıöver
- seslenme
isim Seslenmek işi
- çağırmak
-i Birinin gelmesini kendisine yüksek sesle söylemek, seslenmek"Etrafına bakındı fotoğrafçıları çağırmak için." - A. Kulin
- selamlamak
-i Bir kimseyle karşılaşıldığında, birinin yanına gidildiğinde veya yanından uzaklaşıldığında kendisine sözle veya işaretle bir nezaket gösterisi yapmak, selam vermek, esenlemek"Onu ve onun gibi ateş altında, duman içinde memleketi için ölmeye atılanları birden selamlıyorum." - H. E. Adıvar
- Hukuk, Duvar, çit, parmaklık, tahta perde gibi taşınmazları birbirinden ayıran işaret ve engeller.
- Buzdan toplar veya yumrular şeklinde yağış.
- dolu yağmak
- dolu, dolu yağmak,
- sıcakkanlı kimse
- yakın arkadaş