- koruyucu
isim Koruyan kimse, muhafız
- emniyet
isim Güvenlik"Kendi vatandaşlarının ırz, mal, can emniyeti hakkında teminat istiyorlar." - E. E. Talu
- koruma
isim Korumak işi"Bütün oba sevdalıları korumanın sevinci, övüncü içindeydi." - Y. Kemal
- muhafız
isim Birini veya bir şeyi koruyan, kollayan, gözeten kimse, koruyucu"Hecinlerimizi bir iki muhafızla tepecikler arasına yerleştirmiştik." - F. R. Atay
- muhafız alayı
isim, askerlik Devlet başkanlarını, kralları korumakla görevli askerî birlik
- siper
isim Korunulacak, arkasına, altına veya içine girerek saklanılacak yer
- nöbet
isim Sıra, keşik"Bu akşam nöbet sizde, masrafı siz yapacaksınız."
- kontrol etmek
denetlemek
- müdafaa
isim Savunma, koruma"Bu kuyruk acısıyla kendilerini müdafaaya kalkıştılar." - A. H. Çelebi
- bakıcı
isim Bakma işiyle görevlendirilen kimse"Ustanın anası yatalak oldu, yanına başka bir bakıcı kocakarı tuttum." - A. Gündüz
- himaye
isim Koruma, gözetme, esirgeme, koruyuculuk, gözetim"Henüz ana himayesine ne kadar muhtaç olduğunu görüyorum." - Y. Z. Ortaç
- himaye etmek
korumak, kayırmak, gözetmek"Henüz ana himayesine ne kadar muhtaç olduğunu görüyorum." - Y. Z. Ortaç
- gözetmek
-i Korumak, bakmak, özen göstermek, himaye etmek"Büyük kardeşler küçükleri gözetir."
- gözetlemek
-i Birine veya bir şeye gizlice bakmak, dikizlemek"Arkalarından bakarken birilerinin de beni gözetlediğini sandım bir an." - E. Şafak
- gözlem
isim Bir nesnenin, olayın veya bir gerçeğin, niteliklerinin bilinmesi amacıyla, dikkatli ve planlı olarak ele alınıp incelenmesi, müşahede"Onun romanları düş gücüne değil, gözlem gücüne dayanır." - S. Birsel
- gözlemek
-i Bir şeyin olmasını veya bir kimsenin gelmesini beklemek, intizar etmek
- muhafaza
isim Koruma, saklama, korunum"Zamanımızda kıymetli şeylerin muhafazası güçleşti." - B. Felek
- dikkat etmek
duygularla düşünceyi bir şey üzerinde toplamak, uyanık davranmak"Onun kalbini, haysiyetini kıracak sözler söylenmeden bu zarif hareketle her şeyin anlatılmış olması dikkate şayandır." - A. H. Çelebi
- tutmak
-i Elde bulundurmak, ele almak"Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu." - Ö. Seyfettin
- korumak
-i, -den Bir kimseyi veya bir şeyi dış etkilerden, tehlikeden, zor bir durumdan uzak tutmak, esirgemek, muhafaza etmek, vikaye etmek, sıyanet etmek"Orasını tozdan, yağmurdan korumak borcumuzdur." - O. S. Orhon
- bekçi
isim Bir şeyi veya bir yeri bekleyip korumakla görevli kimse"Han bekçisi, saçağın altındaki döşeğinde hâlâ uyumaktaydı." - İ. O. Anar
- gözetim
isim Gözetme işi, nezaret"Din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır." - Anayasa
- savunmak
-i Herhangi bir saldırıya karşı koymak, saldırıya karşı korumak, müdafaa etmek
- nöbetçi
isim Nöbet bekleyen, nöbet sırası kendisinde olan kimse"Martıların ve askerlerin oranın en sadık nöbetçileri olduğunu her geçişimde gördüm." - A. H. Çelebi
- beklemek
nsz Bir iş oluncaya, biri gelinceye değin bir yerde kalmak, durmak"Ben de seni bekliyordum zaten." - A. Ümit
- nöbetçilik
isim Nöbetçi olma durumu
- denetlemek
-i Bir işin doğru ve usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını incelemek, murakabe etmek, teftiş etmek, kontrol etmek"Kullanılacak tüm malzemeleri denetleyip her gelişmeden anında haberdar edilmek istiyordu." - E. Şafak
- muhafaza etmek
korumak, saklamak"Zamanımızda kıymetli şeylerin muhafazası güçleşti." - B. Felek
- biletçi
isim Bilet satan görevli"Bilet kutusunu koltuğunun altına sıkıştırmış, elleri ceplerinde bir otobüs biletçisi geçti." - N. Cumalı
- gardiyan
isim Cezaevlerinde düzeni, tutukluların kurallara uygun biçimde davranmalarını sağlamakla görevli kimse"Eski gardiyan boş gözlerle bakıyor, en küçük bir ilgi göstermiyordu." - O. Kemal
- gözaltına almak
güvenlik kuvvetleri birini belli bir süre, belli bir yerde tutmak, nezarete almak
- kondüktör
isim Yolcu trenlerinde biletleri denetleyen ve vagon işlerine bakan görevli
- muhafızlık
isim Muhafız olma durumu
- Basketbol, bknz.oyun kurucu.
- nöbet tutmak
- bekçilik etmek
- Muhafız birlikleri
- bekle mek
- nezaret altında bulundurmak
- trende memur