- ezme
isim Ezmek işi
- göbek atmak
karnını hareket ettirerek oynamak"Düğmeleri birer birer açtı göbeğine dek." - Z. Selimoğlu
- inek
isim Dişi sığır
- döndürmek
-i, -e Dönmesini sağlamak
- öğütmek
-i Tane durumundaki nesneleri bir araçla ezerek un durumuna getirmek
- çekmek
-i, -e Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek"Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı." - R. N. Güntekin
- ezmek
-i Üstüne basarak veya bir şey arasına sıkıştırarak yassılaştırmak, biçimini değiştirmek"Ben kendi hesabıma aruzu bir bal mumu gibi ezer, oynar, istediğim şekle sokardım." - E. B. Koryürek
- angarya
isim Bir kimseye veya bir topluluğa zorla, ücret vermeden yaptırılan iş, yüklenti
- bilemek
-i Kesici aletlerin ağzını çark, zımpara, eğe, bileği taşı vb.nde keskinleştirmek, keskin duruma getirmek, kılağılamak, zağlamak
- cefa etmek
zulmetmek"Esirlikte ve cefada, millet ruhunu tavlandıran bir sır olduğuna o akşam inandım." - R. E. Ünaydın
- eziyet vermek
zahmet çektirmek
- gıcırdamak
nsz Gıcırtı çıkarmak"Defteri elime alıp şu iki sayfalık yazıyı karaladıktan sonra kapının yavaşça gıcırdadığını işittim." - H. Z. Uşaklıgil
- gıcırdatmak
-i Gıcırtı çıkarmasına yol açmak"Merdivenleri gıcırdatmadan indi, kadının kapısı önünde durdu." - Y. Atılgan
- ineklemek
nsz Çok çalışmak, ezberleyerek öğrenmek
- öğütme
isim Öğütmek işi"Bizim oralarda buğdaylarını öğütmeye gelip değirmende kalan köylülere nöbetçi derler." - M. Ş. Esendal
- hafız
isim, din b. (***) Kur'an'ı bütünüyle ezbere bilen kimse
- hafızlamak
nsz, -i Çok çalışmak, ezberlemek, ineklemek
- keskinleştirmek
-i Keskin duruma getirmek"Her uzlaşma teklifi gönüllerindeki görev duygusunu kuvvetlendirmekten, keskinleştirmekten başka bir şeye yaramadı." - T. Buğra
- Sağlık-Tıp, Yara kabuğu.
- sıkıstırmak
- değirmen işletmek
- sapından tutup çevirmek
- sürterek parlatmak
- çok çalışan talebe
- öğütmek, bilemek,
- inek.
- sıkı ders çalışmak
- sıkıcı ve bitmek tükenmek bilmeyen iş
- öğütmek ufalamak bilemek