- yas tutmak
çok üzülmek, yasa bürünmek, matem tutmak"En büyük bahtiyarlık yasını dindiremez / Baba, benim kalbime sensiz kimse giremez" - F. N. Çamlıbel
- üzülmek
nsz Üzme işine konu olmak"Karısının düştüğü bu hâle üzülmek şöyle dursun ona çok defa dadı kalfa muamelesi etmekten çekinmezdi." - R. N. Güntekin
- üzmek
-i Üzüntü vermek"Onu biraz üzerim ama zekâsına da bayılırım." - S. F. Abasıyanık
- keder vermek
üzüntü vermek, kederlendirmek, tasalandırmak"Hiçbir kederim yoktu ki onun bir tatlı kelamıyla bertaraf olmasın." - A. H. Müftüoğlu
- kederlendirmek
-i Keder, üzüntü duymasına yol açmak, acı vermek
- esef etmek
üzülmek"Ötekilerin yüzünde onunki gibi esefle karışmamış, bambaşka bir öfke vardı." - T. Buğra
- kederlenmek
nsz Kederli olmak, üzülmek, tasalanmak, mükedder olmak"Biz hep o haberlerin tesiriyle düşünür, endişelenir, kuşkulanır, kederlenir dururuz." - Y. K. Beyatlı
- muteessir etmek
- ıstırap vermek
- müteessir olarak
- üzülmek, acı çekmek, çok üzmek, mutsuz etmek