- parasız
sıfat Parası olmayan"Hayatında ilk defa, parasız ve fakir oluşuna kızdı." - N. Hikmet
- gereksiz
sıfat Gereği olmayan, yararsız, lüzumsuz"Bizim aramızda, birbirimiz hakkında çok şey bilmek gereksiz olduğu gibi tehlikelidir de." - R. Mağden
- lüzumsuz
sıfat Gereksiz"Birtakım resmî sıfatlı insanlar onun vücudunu lüzumsuz ilan ettiler." - K. Korcan
- sebepsiz
sıfat Sebebi olmayan, nedensiz"Bu sebepsiz ağrılar gibi onun her şeyi asabi mizacının belirtisi idi." - T. Buğra
- gereksiz yere
zarf Boş yere, gerek yokken"Lüzumsuz yere cumbalar, şahnişinler, çıkıntılar yapılıyor." - E. E. Talu
- yersiz
sıfat Barınacak yeri olmayan
- ücretsiz
sıfat Bir karşılık ödemeden alınan
- bedava
sıfat Karşılıksız, parasız"Muharebe içinde herkese bedava şeker, pirinç, bulgur dağıtmış." - Ö. Seyfettin
- fuzuli
sıfat Yersiz, gereksiz"Hemşire tutmak fuzuli masraf, bizler ne güne duruyoruz?" - A. İlhan
- nedensiz
sıfat Nedeni olmayan, sebepsiz"Sürekli tetikte duruş hâlimiz psişik bir görünüm arz ediyorsa herhâlde nedensiz değil." - A. Ağaoğlu
- keyfi
- asılsız oluş
- asılsız oluş.
- asılsız. gratuitously ücretsiz olarak
- belli bir sebep olmadan. gratuitousness bedava oluş
- karşılıksız, bedava, karşılık beklemeden, hakedilmemiş, gereksiz, mantıksız